Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 01 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Anayasa tartışmaları yeniden başlarken

Geçtiğimiz aylarda aniden patlayan terör fırtınası “Anayasa taslağı” çalışmalarının geçici olarak rafa kaldırılmasına yol açtı. Giriştiğimiz ilk sivil Anayasa tartışmalarının teröre kurban edilmesi üzüntü vericiydi gerçekten de. Ama ne yapalım, başka çare de yoktu...

Şimdi, AK Parti’nin Kızılcahamam kampında, 15 Aralık’tan itibaren taslak çalışmalarına yeniden başlanmasına karar verilmiş.

Besbelli ki, tartışmalara “takıldığımız yerden” devam edeceğiz. Takıldığımız yer ise malum; yıllardır Türkiye’nin ayağına dolanan türban sorunu. Tartışmaları kestiğimiz noktada, sadece türban yasağının taraftarları değil, yasak karşıtlarının bir kısmı da, Ak Parti’yi Anayasa taslağı çalışmalarını “türbanla tıkamak” konusunda eleştirmeye başlamışlardı.

Türban konusu, Anayasa değişiklik çalışmalarını “sabote” ediyordu, çünkü bu konuda konsensus sağlamak mümkün görünmüyordu, oysa Anayasa değişiklikleri için toplumsal konsensuse ihtiyaç vardı; öyleyse bu konu Anayasa değişiklik kapsamından çıkarılmalı, geri çekilmeli, biraz daha bekletilmeli, başka biçimde halledilmeliydi. Böyle diyorlardı...

Şimdi de, çalışmaların yeniden başlamasının arifesinde aynı şeyi söylüyorlar. Ben buna başkasının adına bol keseden taviz vermek diyorum. Başı örtülü olmayan, baş örtüsü yasağı yüzünden hiçbir şey kaybetmeyen biri; ne hakla, kimden aldığı yetkiyle “Bu meseleyi biraz daha erteleyelim” diyebilir? Böyle bir ertelemeyi yasağın mağdurları kabul edebilirler ancak - ki onların hiçbiri de bütün mağdurlar adına konuşamayacağından, sadece kendi adlarına verdikleri “biraz daha bekleme” tavizinin de bir anlamı olamaz...

Aslında bu sorunu ertelemenin, unutmaya çalışmanın, bir kenara koymanın mümkün olmadığını hayat bize her gün bir kez daha gösteriyor. İşte son örnek: Bir lise öğrencisi Öğretmenler Günü nedeniyle yazdığı kompozisyonla ödül kazandı ama başı bağlı olduğu için ödülünü alamadan salondan atıldı.

Ne diyeceğiz şimdi bu genç kızımıza? “Biraz bekle, halledeceğiz” mi? Ama o, o ödülü o salonda bir kere alacaktı; gelecek yıl, ya da ondan sonraki yıl, yasak kalksa bile artık bir daha o böyle bir törene katılamayacak ve o onuru tadamayacak. Bu küçücük örnek bile, temel hak ve özgürlüklerin “beklemeye gelmediğini” göstermiyor mu? Bir yasak, tek tek bireylerin temel haklarına ilişkin bir kısıtlamayı içeriyorsa ve telafisi mümkün olmayan bir şeyleri kaybetmelerine sebep oluyorsa, kimsenin sorunu ertelemeyi önerme hakkı olamaz.

Dolayısıyla da, temel haklar konusunda konsensüs aranmaz. Temel hakları verip vermemek çoğunluğa sorulmaz.

Temel haklar konusunda referandum da yapılamaz.

Zaten anlamamız gereken şu ki, “temel hak” söz konusuysa birilerine bir şey verilmesi de söz konusu değildir. O hak zaten o kişinin insan olmaktan gelen hakkıdır, doğduğundan beri ondadır. Siz önce bu hakkı ondan gasp ediyorsunuz; sonra da geri vermek için konsensus aramaktan bahsediyorsunuz. Bir hırsız bir otobüste bir adamın cüzdanını çalar ve yakalanırsa, o cüzdanı sahibine iade etmek için otobüstekiler arasında oylama mı yapılır? Eğer konsensus sağlayacaksak, gelin önce bu konuda sağlayalım: Temel hakların kayıtsız-şartsız tanınması konusunda uzlaşalım.

Bugün - 30.11.2007

Gülay GÖKTÜRK

01.12.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Rahatsız edici bir telefon görüşmesi

  Anayasa tartışmaları yeniden başlarken

  Kimse ateist olamaz

  Bir kez daha: Demokrasiye dair…

  En masraflı parti


 Son Dakika Haberleri