Fikret Bila’nın PKK terör örgütüyle silahlı mücadeleyi yürüten ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yöneten emekli komutanlarla yaptığı röportaj ses getirdi, siyasal söylemlerimize hız kazandırdı. Kimileri “komutanlar bunları biliyordu da neden zamanında yapmadılar?” diye eleştirseler de, biz gecikmiş bile olsa millet hafızasına bir kayıt düşülmüş olduğu için hepsine teşekkür ediyoruz.
Aytaç Paşa, Eğer Kürtlere kendini ifade imkânı verilseydi iş sosyal safhada kalır, askerî safhaya taşınmazdı. Ama biz “Kürt yoktur” diye eğitilmişiz itirafında bulunuyor...
Evren Paşa; “Kürtçe tedrisat yapılamaz” diye ağır bir yasak koyduk. Ama bu hataydı, sonradan anladım” diyor.
Komutanların belki ayrıntı diye girmedikleri ama çoğumuzun yaşadığı, gördüğü, bildiği başka hususlar da var. Ama evde duyduğunu dışarıda unutması tembihlenmiş çocuklar gibi hep susuyoruz. “Devlet korkusu” damarlarımıza işlemiş. Şimdi “asker” başöğretmenlerimiz konuşunca dilimiz açıldı. PKK teröründen ayrı bir “Kürt meselemiz” olduğunu konuşur olduk. Önceden böyle şeyler söylemek bizler için “bölücülük” sayılırdı...
İfade özgürlüğü olursa, beyinler de kurtulacak
Aslında toplum olarak konuşmamız gereken daha çok konular var. Ama Türkiye tabularla dolu ve 301. madde olduğu gibi duruyor! Entelektüel manzaramız, mayınlar gömülü bir arazide rastgele yürümeye benziyor. Nerede “devlet sırrı”na basacağımız, ne zaman hangi kurumu inciteceğimiz, hangi cümlenin büyüklere hakaret patlamasına sebep olacağını bilemediğimiz için ne kalemimizi, ne kelâmımızı salamıyoruz. Beynimizi de öyle uçuk, buçuk konulara açamıyoruz. N’olur, n’olmaz. Bekleriz, emekli büyüklerimiz giderlerse, arkalarına düşeriz...
Şimdi de “yargı başöğretmenlerimiz” yürüse de, artlarından gitsek diye bekliyoruz. Siz mayınlardan korkmaz mısınız? Önceki meclis başkanı Arınç “lâikliğin tarifi yok. Gelin tarif edelim, belirsizlik kalksın” dedi de, dünyayı başına dar ettiler. Hatırlamıyor musunuz?
Cumhuriyet kurulalı 84 yıl oldu. Hâlâ Cumhuriyetin tehlikede olduğunu sananlar var. Tam yerleşmedi diyorlar. Neler olursa tam yerleşmiş olacağını bir türlü soramıyoruz. Yıllarca cumhuriyet kavramını bize neden demokrasi ile özdeş tanıttıklarını da...
Anadolu’da insanlar vatan sevgisi ile doğar ve büyür. Aileden gelmedir. Ama öğretmenlerimiz vatan kavramını devletle özdeş öğrettiler yuttuk!
Osmanlı dedelerimizin yazdığı kitapları okumaktan neden mahrum bırakıldığımızı anlayabilmiş değiliz.
Daha dün papa ve patrik bir araya gelip “küresel kilise” hedeflerini açıkladılar. Dünya halklarını Hıristiyanlığa yönlendirmek için kullanacaklarmış. Hilâfet olsaydı bugünün jeopolitiğinde ne anlam ifade ederdi diye soramıyorum. Ama elin oğlu engel mengel tanımıyor. Elimde bir CIA raporu var. 2020’lerde dünyanın nasıl olacağı tahminlerine bir “hilafet senaryosu” yerleştirmeyi ihmal etmemiş!
Daha soracak sorumuz, gidecek çok yolumuz var. Her biri için bir başöğretmen bulunmayabilir. Bulunsa da önümüze düşmeyebilir. Onun için meclisimizden, hükümetimizden rica ediyoruz. 301. maddeyle konan mayınları halledin. Bir de şu sivil anayasayı artık getirin. O zaman başöğretmenlere bağımlı kalmayacağız! Ufka bakıp, yolumuzu kendimiz seçeceğiz...
Türkiye, 21.11.2007
|