Ortadoğu’yu ve Kuzey Irak’ı yakından takip eden El Cezire Televizyonu Türkiye Koordinatörü Yusuf El Şerif, Türkiye’nin PKK ile mücadelesinin bölge kamuoyunda nasıl algılandığını Yeni Asya’ya anlattı. Şerif, “Celal Talabani, 2002-2004 arasında Türkiye’ye bir öneri sunuyor. ‘150-200 kişiyi İsveç’e göndereceğiz, kalanlar Türkiye’ye geri dönsün. Böylece PKK sorunu bitmiş olsun’ diyor. Bu, Talabani’nin üzerinde çalıştığı bir proje. Türkiye PKK’yı bitirmek istemiyor gibi bir kanaat var” şeklinde konuştu.
Ortadoğu’yu ve Kuzey Irak’ı yakından takip eden El Cezire Türkiye Koordinatörü Yusuf El Şerif, Türkiye’nin PKK ile mücadelesinin bölge kamuoyunda nasıl algılandığını anlattı. Şerif, medyanın tuhaflıklarına ve tercüme hatalarına dikkat çekti.
*Katıldığınız bir programda Talabani’nin yıllar önce Türkiye’ye bir teklifte bulunduğunu anlattınız. Neydi o teklif?
Celal Talabani, 2002-2004 arasında Mehmet Ali Birand aracılığıyla Türkiye’ye bir öneri sunuyor. “150-200 kişiyi İsveç’e göndereceğiz, kalanlar Türkiye’ye geri dönsün. Af edilsin. Af edilmesi istenenler mevcut af yasası ile savaşmadıkları için otomatikmen bundan yararlanıyor. Böylece PKK sorunu bitmiş olsun” diyor. Bu, Talabani’nin bizatihi üzerinde çalıştığı bir proje. Türkiye böyle bir şeyi kabul eder, üstüne atlar diye sunmuş. Fakat beklediği gibi olmuyor.
*Önerinin MGK’da kabul görmediği iddia ediliyor
Benzer iddialar var; MİT müsteşarının öneriyi MGK’ya getirdiği, kabul edilmediği, konunun orada kapandığı şeklinde… Talabani’de, “PKK’yı altın tepside sunduk. Hiçbir adım atılmadı. Hiçbir şey yapılmadı. Türkiye PKK’yı bitirmek istemiyor” gibi bir kanaat var. Hatta bir inanç var. Bunu bir çok televizyon programında da söyledim. Bölgedeki kimseyi inandıramazsınız. Diyorlar ki “Türkiye ya bunu bitirmek istemiyor Kuzey Irak’a girmek için bahane olarak kullanıyor. Ya da sadece ve sadece askeri yöntemle bu işi bitirmek istiyor.” Türkiye’de hükümet ile askeri kesim arasındaki görüş farklılığı da biliniyor. Hükümetle işbirliği yapmak istiyorlar ama askerler istemiyor. Avrupa’da, Arap dünyasında, tüm uluslar arası kamuoyunda Türkiye’nin PKK’yı bitirmek istemediği gibi bir kanaat var. Ama bunu bir tek Türk medyası görmüyor. Ya da görüp de yazmaya cesaret edemiyor.
*Barzani ve Talabani’den sürekli birbiriyle çelişkili açıklamalar geliyor. Nedir bunun sebebi?
Barzani diplomasiyi beceremiyor. Bu yüzden çarpıcı söylemler söylüyor. Kendi kamuoyunu etkilemeye çalışıyor. Sözleri Türkiye tarafından tepkiyle karşılanınca da inişli çıkışlı açıklama yapıyor. Talabani daha temkinli. Fakat Türk medyasında bu ikilinin aleyhinde bir propaganda var. Bazen çarpıtılıyor bazen farklı konsepte değerlendiriliyor. Meselâ, Barzani ve Talabani Kuzey Irak’ta bir basın toplantısı yapmıştı.
*Kedi meselesi mi?
Evet. Arapça olduğu için dinledim. Türkiye’nin istediği teröristler arasında bir tane Irak vatandaşı var. Talabani “Bu teröristleri yakalayamayız silahlı bunlar. Onlar içindeki biri de Iraklı. Onu yakalasak bile veremeyiz. Iraklı bir kediyi bile veremeyiz” diyor. Bunlar Irak cumhurbaşkanı için son derece normal bir söz. Bir cumhurbaşkanı kendi vatandaşını başka bir ülkeye teslim etmez. Bu cümleler şöyle yansıtıldı; “PKK liderlerini istiyorsunuz, Türkiye’ye bir kedi bile teslim etmeyiz.”
*Medyamız mı çarpıttı?
Kimin yaptığından emin değilim. Ajans mı yoksa başka bir basın kuruluşu mu. Buna benzer örnekler de var.
*Hangileri mesela?
Beşşar Esad’ın son Türkiye ziyaretindeki basın toplantısını da izledim. Esad, “Türkiye’nin arkasındayız, Türkiye Kuzey Irak’a girerse biz arkasında olacağız” demedi ama bütün ajanslar bunu böyle geçti. Nedeni ise tercüme hatası. Tercüman, Esad’ın söylemediği lafları söyleyince bütün medya tercüme edildiği gibi verdi.
*Esad daha sonraki açıklamalarında buna benzer bir söz söylemeyince medyada Esad’ın “lafını yediği” yorumları yapılmıştı…
Bu durumları Türkiye’de çok gördüm. Ya tercüme hatasından ya da bazı medya kuruluşları bilerek yapıyor. Meselâ Türkiye’deki bir basın toplantısını izlemiştim akşam bir televizyonda basın toplantısında sadece bir cümle verilerek açıklamanın tam tersi bir anlam çıkarılmıştı.
*Bu Türkiye’ye has bir şey mi? Başka ülkelerde de var mı?
Arap basınında böyle bir şey olmadığını söyleyebilirim. Avrupa, Amerika’da durum nasıl bilmiyorum. Arap basınında hata olursa en azından ajanstan geldiği içindir. Türkiye’de çok fazla kasıtlı çarpıtma var. Sadece siyasette değil farklı alanlarda da var. Meselâ bir dizi vardı. O dizi başka bir kanala geçince daha önce övgüler dizen kanal eleştirmeye başladı. Tutarsızlık bu.
|