Almanya’da sayıları 3,5 milyonu bulan Müslümanların ülkenin bütünleyici bir parçası haline geldiğini söyleyen Türkiye Araştırmalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, İslâmın toplum ve siyasetin her kademesinde bu şekilde algılanması gerektiğini söyledi.
Almanya´da cami tartışmaları ile bir kez daha gündeme gelen İslâmın Almanya’daki yeri konusuna ilişkin olarak bir açıklama yapan Türkiye Araştırmalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, 2,7 milyonu Türk kökenliler olmak üzere, Almanya’da 3,5 milyon kişinin mensubu olduğu İslâmın ülkedeki ikinci büyük dinî grup olarak hak ettiği kabulü görmesi gerektiğini söyledi.
İslâmın Almanya’daki görece kısa geçmişine karşın hızlı bir kurumsallaşma gerçekleştirdiğini belirten Şen, 2300 cami derneğinin faal olduğu Almanya’da Müslümanların dinî kurgularının anayasaya saygılı ve endüstri toplumunun değerleri çerçevesinde belirlenmiş olduğunu dile getirerek, “İslâmın bu coğrafyadaki yarım asrı bulan geçmişi ve aradan geçen zamanda barış içinde bir arada yaşamaya yönelik adımlara karşın, kimi çevrelerde İslâmı hâlâ yabancı görmekte” diye konuştu. Aradan geçen zamanda gelişmesi beklenen karşılıklı anlayışın 11 Eylül saldırıları ile ciddi biçimde sekteye uğradığını da belirten Şen, karşılıklı anlayış ve diyalog kapılarını kapatacak söylem ve tutumlardan kaçınılmadığı takdirde mevcut sancılı sürecin daha da uzayacağı uyarısında bulundu.
Soğuk Savaşın ardından, Alman toplumu içinde İslâmın reddiyesindeki yükselişin ampirik araştırmalarca ortaya konduğunun bilhassa 11 Eylül saldırılarını izleyen dönemde İslâmın yeni “düşman imajı”na dönüştüğü belirten Şen, saldırıların ardından güvenlik tartışmaları çerçevesinde gündeme gelen Müslümanlar ve İslâmın algılanışındaki değişimin, toplumsal gerçeklikteki değişim hızıyla örtüşmeyen aşırı tepkisel bir boyut kazandığını söyledi.
İslâm marjinalize edilmemeli
Mevcut durumda dinler arası diyaloğun Alman toplumunca dikte edildiği söyleyen Şen, “Tek taraflı beklentiler çerçevesinde şekillenen diyalog, ancak Müslümanların sözümona töre cinayetleri, zorla evlendirmeler, aile içi şiddet ve terörle aralarına bir set çekmeleri gerektiği yönünde beklentiler çerçevesinde hayat buluyor. Gerçek mânâda bir diyaloğun gerçekleşememesinde, İslâmi örgütlerin çoğunlukla finansman ve personel sorunu sebebiyle yapıcı bir taraf olarak tartışmaya katılamaması önemli rol sahibi. Bu nedenle bu örgütlere destek olunması gerekiyor“ dedi.
|