Hollanda Kamu Politikaları Bilimsel Kurulunun İngilizce olarak hazırladığı ‘’Avrupa Birliği, Türkiye ve İslam’’ adlı rapor, kitaplaştırılarak Türkçe yayımlandı.
Raporda, Türkiye’nin demokrasi tarihi, din-devlet ilişkileri, Türkiye’de İslam anlayışı ve dini grupların çeşitliliği tahlil ediliyor. Başucu Kitaplardan okuyucuyla buluşan kitap, nüfus çoğunluğunu Müslümanların oluşturmasının, Türkiye için Avrupa Birliği’ne engel teşkil etmediği görüşünü ortaya koyuyor. Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezince Türkçe’ye kazandırılan ve Başlık Yayın Grubu tarafından Türk kamuoyuna sunulan kitaplaştırılmış rapor, Türkiye’de demokrasi, din-devlet ilişkileri, din özgürlükleri, din ve siyaset, dini gruplar ve Türk İslamı gibi konularda zihinlerde oluşan çok sayıda soruya bilimsel araştırmalara dayalı cevaplar veriyor.
Rapor, kültürel ve dini kimlikten kaynaklanan farklılıkların bir tehdit ve tehlike unsuru olarak algılanmaması gerektiğinin altını çiziyor. Türkiye’deki din anlayışının Avrupa Birliği değerleri ile çatışmadığı görüşüne yer verilen rapordaki görüşlerin bir bölümü şu şekilde özetleniyor: ‘’Kurul, nüfus çoğunluğunu Müslümanların oluşturmasının, Türkiye için AB’ye katılım bakımından bir engel teşkil etmediğine inanmaktadır. Bu sonuca şu düşünceler ışığında varılmıştır: Türk İslamı’nın mevcut özelliklerini göz önünde tutarak, Türkiye’de laik, demokratik devlet ilkesinin güçlü köklere sahip olduğunu saptamıştır. Dahası, Türkiye’de laik devletin gelişim süreci, Batı Avrupa tarihiyle aşağı yukarı eş zamanlıdır ve birçok yönden paralellik göstermektedir. Türkiye’de İslam’ın varlığı bu gelişmelere engel olmamış, hatta bugüne kadar bu gelişmelerin teşvik edilmesine yardımcı olmuştur.’’
Söz konusu kitaba göre, ‘’mevcut Türk hükümetinin de teşvik ettiği biçimde devletin getirdiği kısıtlamaların gevşetilmesi ya da ordunun siyasetten tedrici olarak çekilmesi halinde, Türkiye’de İslamiyet’in barışçı kimliğini kaybedeceği ve laik demokratik devleti tehdit edeceği yönünde’’ bir gösterge de bulunmuyor. Raporda, Türkiye’de nüfusun büyük çoğunluğunun ‘’kökten dincilik’’ ve ‘’dini hoşgörüsüzlük’’ eğiliminin bulunmadığı, tercihlerinin de ılımlı siyasi partilerden yana olduğu yönündeki saptamalara da yer veriliyor.
|