2004 ve 2007’deki genişlemelerden sonra AB vatandaşları arasında giderek artan hoşnutsuzluğa rağmen AB liderleri üyelik kriterlerini ağırlaştırmamaya karar verdi. ABHaber internet sitesinin haberine göre AB entegrasyonu çerçevesinde ilk defa üye devletlerin üyelikten ayrılma hakkına sahip olması yeni hukuki mekanizma ile söz konusu haline geldi.
Üyelik kriterleri ve prosedürü ile ilgili 49.Maddede sadece az bir değişiklik yapılmasına karar veren üyeler, Lizbon Sözleşmesinin taslağının 34.maddesine göre üyelerin AB “prensipleri” yerine insan hakları, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü gibi AB “değerlerini” benimsemesi gerektiğini öngördü. Ayrıca, üye olmak isteyen devletler gelecekte sadece Konseyine değil, Avrupa Parlamentosuna ve üye devletlerin meclislerine de başvurularını bildirmek zorunda olacak. Öte yandan üye devletlerin meclisleri, adayların üyelik prosedürünü belirleyecek ek bir rol üstlenmeyecek.
Uzmanlar bu değişiklikleri “kozmetik” olarak nitelendirip aday ülkeler için ek yükümlülükler oluşturmadıklarını söylerken diğer taraftan “üyeliğe uygunluk konusunda Konseyin onayı dikkate alınmalıdır” cümlesi, Brüksel’deki Avrupa Politikaları Çalışmaları Merkezi (CEPS) araştırmacılarından Piotr Kaczynski’ye göre, AB’ye Kopenhag kriterlerinin dışında hazmetme kapasitesine uygunluk kriterlerini oluşturma olanağını veriyor.
Ayrıca 34.Maddenin, üyelik kriterlerinin ağırlaştırılmasını isteyen Fransa ve Hollanda’nın beklentilerini tam olarak karşılamadığını söylemek de mümkün. Reform sözleşmesinin 35. Maddesi ise ilk defa üyelere, kendi anayasalarınca belirtilen şekilde üyelikten ayrılma hakkını tanıyor. Üyelikten ayrılmak için kriterler belirlenmezken, ayrılma isteğinde bulunan devletin bunu Konseye bildirmesi ve görüşmelere başlaması gerekiyor. Parlamentonun onayı alındıktan sonra Konsey, bu durum üzerinde karara mevsuf çoğunluk yoluyla varacak. Üyelikten ayrılan devlet daha sonra 34.Maddede belirtilen prosedüre uygun olarak tekrar başvurma hakkına sahip olacak.
|