Unutmayalım ki Türkiye’nin en büyük mahallesi devlet mahallesi ve bu mahallede yakın geçmişte gayrimüslimlere, kürtlere, solculara, alevilere, sünni müslimanlara, liberallere, milliyetçi beyin yıkama kampanyalarına çok kulak asmak istemeyenlere hem yasal hem de toplumsal bazda çok önemli baskılar yapılmış.
İşin en ilginç yanı ise bugün islami yaşam tarzının kendilerine mahalle baskısı olarak dönmesinden bir ölçüde haklı endişe duyan kesimlerin bu potansiyel baskının en iyi ilacı olabilecek demokratikleşme, sivilleşme, AB entegrasyonu gibi projelere önceleri mesafeli şimdi şimdi de net bir biçimde muhalif durmaları.
Hem mahalle baskısı endişesinden söz edeceksiniz hem de ülke yurttaşlarına daha fazla birey kimliği getirmeye aday projelere, mesela AB sürecine muhalif duracaksınız, ciddi bir tutarsızlık.
Aynı endişeli kesimlerin Türüt kültürü ile mahçup bir üslupla da olsa iyi ilişkiler içinde oluşu da ‘mahalle baskısı’ şikayetinin kökeninde başka kaygıların yattığı endişesini de bende uyandırıyor.
Kemalizmin bir ideoloji olduğunu ve her ideoloji gibi eleştirilebileceğini, temel devlet referansı olmaması gerektiğini söyleyen bizlerin çevremizden senelerdir aldığı tepkileri hatta dönem dönem bu tepkilerin tehdite kadar uzanmasını aynı kesimler acaba bir mahalle baskısı olarak algılıyor mu?
Mahalle baskısı konusunda bile çifte standarda düşmüş olmamız gerçekten çok üzücü.
Star, 24.9.2007
|