Yeni anayasa tasarısının kamuoyunda tartışma zemininin çok yanlış mecralara kaydığını belirten TÜMSİAD Genel Başkanı Mehmet Yıldırım, “Türkiye bu kısır, boş, anlamsız tartışmalarla enerjisini tüketmekte ve boşa vakit harcamaktadır. Anayasa tartışmaları doğru zeminde yapılmamakta, toplum boşu boşuna gerginliğe sürüklenmektedir. Tartışmalar dolayısıyla, çok büyük bir fırsatı kaçırıyoruz” dedi.
TÜMSİAD Genel Başkanı Mehmet Yıldırım, Anayasa tartışmaları zemininin çok yanlış mecralara kaydığını belirterek, yeni ve demokratik bir Anayasa yapma fırsatının kaçırılma endişesinin bulunduğuna dikkat çekti.
TÜMSİAD Genel Başkanı Yıldırım, yaptığı yazılı açıklamada, hükümet kanadınca hazırlanan yeni Anayasa taslağının kamuoyunda tartışma zemininin çok yanlış mecralara kaydığını belirterek, “Türkiye, bu kısır, boş, anlamsız tartışmalarla, enerjisini tüketmekte ve boşa vakit harcamaktadır. Anayasa tartışmaları doğru zeminde yapılmamakta, toplum boşu boşuna gerginliğe sürüklenmektedir. Laiklik ve başörtüsüne endekslenen teferruat tartışmalar dolayısıyla, çok büyük bir fırsatı kaçırıyoruz” dedi.
ANAYASANIN DEĞİŞMESİNDE HERKES HEMFİKİR
1980 Anayasa’sının değiştirilmesi noktasında toplumun tamamının ittifak içinde olduğunu belirten Yıldırım, şunları kaydetti:
“Hukukçular, akademisyenler, iş dünyası ve toplumun akil insanları, mevcut anayasanın ülkenin demokratik zemininin kurgulanmasında eksik kaldığını, hürriyetlere cevap veremediğini açıkça söylemektedirler. Şu ana kadar defalarca Anayasanın değiştirilmesi yönünde adımlar atıldı. Çok yakın bir zaman önce, halkımızın büyük onayıyla iktidara gelen AK Parti Hükümeti’nin de Anayasayı değiştirmeye çalışmasını, demokratik bir hamle olarak değerlendirmek gerekir. Türkiye, yıllar önce döneminin şartlarıyla yapılmış Anayasasının demokrasi, özgürlük ayıplarından kurtulmak için, nasıl olursa olsun, adımlar atmak zorundadır. Türkiye, gelişmiş ülkelerin anayasaları ve insanlarına sağladığı hak ve özgürlüklere bakarak, dünya hinterlandında bulunmayan nitelikte, emsalde ve güzellikle bir Anayasayı yapabilmelidir. Bu çok önemli bir fırsattır.”
Yıldırım, hazırlanan Anayasa’nın dilinin sade, berrak ve anlaşılır olması gerektiği, özgürlükçü ve bireyi önceleyen bir yapı ortaya koyması yönünde daha önce açıklama yaptıklarını hatırlatarak şöyle devam etti:
“Türkiye, öncelikle üzerindeki demokrasi ayıplarından kurtulmalıdır. Her satırı özgürlük kokan, demokrasiyi içselleştiren, toplum dinamiklerinin önünü açan bir anayasa hazırlanmalıdır. Fakat, Hükümetimizin bu yönde yaptığı tüm çalışmaların, laiklik ve başörtüsü tartışmalarına indirgenmesi, 138 maddelik Anayasa tasarısının tamamının tartışılmasını engellemiştir. Türkiye, bugün, asıl ile değil teferruatla uğraşmaktadır. Türkiye’nin asıl çözmesi gereken konu, Anayasa’nın değiştirilme zorunluluğudur”
GELECEK NESİLLERİN SIRTIMIZDAKİ VEBALİ
Önlerine gelen “Yargı hükümlerini uygulamak zorunda olan” yargı mensuplarının, toplumun önünü açmak, bilimin ışığını yaymak noktasında çabalaması gereken Rektörler Komitesi’nin toplumu geren açıklamalarını ibretle izlediklerini kaydeden Yıldırım, “Yasaları da, Anayasa’yı da yapacak olan merci, Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, sivil toplum örgütleriyle, muhalefet partileriyle, kamuoyunun tüm unsurlarıyla tartışarak, danışarak Anayasa’yı oluşturur. Ortaya çıkan Anayasa’yı toplumun tüm kesimleri, yargı mensupları, akademisyenleri, üniversite mensupları, kabul etmek ve uygulamak zorundadır. Hiçbir sivil toplum örgütü veya yargı mensubu, ‘Zihnindeki dünyanın izlerini Anayasa’da görmek’ gibi bir lükse sahip değildir” açıklamasını yaptı.
Temel hak ve özgürlükler noktasında çok özel bir anayasa metni beklediklerini, bu Anayasa’nın gelecek nesillerin bizim sırtımızdaki vebali olduğunu kaydeden Yıldırım, “Böyle bir Anayasa’nın yazılması ve kabul edilmesi noktasında tüm gücümüzü ortaya koymak zorundayız. 1980 yılında Anayasa’ya “Evet” diyen kuşağımızın, bizim üzerimize yüklediği yükleri, bizler çoluk çocuğumuza yüklemeyelim. Öyle bir Anayasa’ya imza atalım ki, 1000 sene sonraki nesiller bile değiştirme gereği duymasın” dedi.
|