Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 22 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Ufuktaki krizin önü nasıl alınır?

Devlete dair iktidar mücadelesi, sürekliliğiyle, şiddetiyle, kriz potansiyeliyle Türkiye’nin her zaman temel gündem maddesini oluşturur…

Malum bu mücadele 2007 baharından itibaren, Türk demokrasi tarihinin belki de en kritik siyasi hesaplaşmasına dönüştü.

AK Parti’nin Çankaya üzerinde iktidar alanını genişletmesi ihtimaliyle tetiklenen bu kavga, 27 Nisan Muhtırası, 22 Temmuz Genel Seçimleri gibi aşamalardan geçti.

Nihai olarak toplumun devreye girmesi, özetle yeni bir meşruiyet dalgası, bir ölçüde normalleşme sayfasını açtıysa da, biliyoruz ki, çatışma ortadan kalkmadı.

Askeri zevatın benimsediği “kontrollu gerginlik politikası”, Çankaya’yla kurduğu “çatışma”yı simgeleyen sınırlı ilişkiler bunun açık bir kanıtı…

Kaos çarkı hızlı döner…

Nitekim Türkiye bir kez daha, “üstü örtülü gerginlikten açık gerginlik suları”na doğru hızla seyrediyor.

Çatışma çatısını yükselten “yeni anayasa tartışmaları”dır…

Daha doğru bir vurguyla, yeni anayasa tartışmaları, kimi aktörler tarafından çatışmayı yükseltmek için kullanılmaktadır…

Anayasa, laiklik, vatandaşlık, haklar, özgürlükler, üniversitede tesettür, askerin sistemdeki yeri gibi sorunların altını çizdiği, bunlara yeni çerçeveler getirdiği oranda, devlet aktörleri, yeni anayasa meselesini iktidar mücadelesinin yeni bir merhalesi olarak görmekte, dahası bir manivelası olarak algılamaktadır.

YÖK’ün dün yaptığı açıklama, ardından Cumhuriyet Başsavcısı’nın beyanatı bu durumun açık kanıtları...

Devlet aktörleri, “değişmezler üretmek, kimi tutum ve yasakların kalıcılığını sağlamak üzere yeni araçlar arıyorlar.”

Anayasanın kimi maddelerinin hiçbir koşulda, bir şekilde değişmez olduğunusöylüyorlar.

Örnek: YÖK, uluslararası sözleşmelerin anayasaları bağladığı ilkesinden yola çıkıyor. Üniversitede tesettür yasağının bir hak ihlali olmadığı söyleyen AİHM’nin kararını keyfince yorumluyor, kararı adeta bir sözleşme hükmü, konulmuş bir kural gibi algılıyor. Ve buradan hareketle anayasa değişse de üniversitede örtü olmaz diyor.

Başsavcı da aynı yoldan giderek bu konuda “yapılamazlar”ı tanımlıyor ve aksi halde kanuni tedbir alacağı sinyalleri veriyor.

Durumumuz bir kez daha pek acıklı…

Sadece acıklı değil aynı zamanda vahim…

“AİHM bu kararında bir kural koymadığını, sadece verili kurala göre bir karar verdiğini belirtmesine, en önemlisi bu kuralın değişebilir olduğunu kabul etmesine rağmen”, bu tür Türkiye’de yorumların yapılabiliyor olması, aslında çatışmanın bir kez daha ne denli derin olduğunu, hukuk ve demokrasi dışı seyredebileceğini gösteriyor.

Denilecek ve sorulacak şudur:

Bu çağda bu ne garip zihniyettir?

Bu nasıl demokrasidir?

Bu ülkenin demokratik, özgürlükçü bir anayasa ihtiyacının önünü, toplum ve Meclis iradesine rağmen kim nasıl tıkayabilir?

Ne var ki, bu soruları istediğiniz kadar sorun, isteğiniz kadar şaşırın, bunlar olabiliyor…

Peki ne yapmak gerek?

Çatışma engellenemediğine göre, bu çatışmayı iyi ve doğru yönetmek gerek.

İyi ve doğru kriz yönetimi şudur:

Katılımcı demokrasinin tüm araçlarını, tümüyle şeffaf olarak kullanmak… Kurumları, örgütleri, bireyleriyle toplumu daimi bir aktör olarak devrede tutmak… Bunun için ve belirtilen katılım mekanizması vasıtasıyla, Meclis ve siyasi partiler ötesi, temel konulara ve projelere bağlı, toplumsal ve siyasi ittifaklar üretmek…

Siyasi iktidara bu konuda iki iş düşüyor:

1. Toplumun anayasa hazırlık sürecinde devreye gireceğini ilan etmenin ötesinde, bunu planlamak ve toplumsal örgütleri karar sürecinin parçası kılmak…

2. Sivil anayasa hazırlığının ötesinde ve dışında 301. maddeden başlamak üzere yeni bir reform paketini devreye sokmak…

Bu iki yol Türkiye’de yeni ruh halinin doğmasına ve yeni bir demokratik ittifakın önünün açılmasına zemin hazırlar…

Topluma düşen iş ise şudur:

Demokratik projeyi taşıyan kim olursa olsun, hangi siyasi parti olursa olsun, kimliğine bakmadan proje bazında ona etkin destek vermek…

Aksi halde önümüzdeki yokuş insanı yoracak türdendir…

Yeni Şafak, 21 Eylül 2007

Ali BAYRAMOĞLU

22.09.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Asıl tehlike nedir?

  Ufuktaki krizin önü nasıl alınır?

  Yasak komedisi

  Türkiye’nin özel şartları (!)

  ‘Mahalle’ ve Anadolu


 Son Dakika Haberleri