Hürriyet gazetesinde 11 Eylül Salı günü, Sayın Özdemir İnce’nin yazısında kasten mi yoksa sıradan düşünce sistematiği eksikliğinden mi kaynaklandığını kestiremediğim bir ifade yer alıyor.
Amacım kesinlikle Sayın Özdemir İnce’nin yazdıkları konusunda bir yorum yapmak değil; ancak, Sayın İnce’nin yorumu ülkemizde çok sık ve yoğun yapılan bir hatanın tezahürü olduğu ve Sayın Özdemir İnce’nin yazdığı değil ama bu hata konusu çok önemli olduğu için bu konuya bir kez daha girmek istiyorum.
‘Yeni Anayasa’nın ilginç taşeronları’ başlıklı yazıda (Özdemir İnce), Prof. Levent Köker’in ‘kemalizmin artık aşılması gereken bir fikirler bütünü olduğunu , kemalizm kaldığı sürece Avrupa entegrasyonunun imkansız olduğunu’ vurguladığı yazısına Sayın İnce bir yorum yapıyor ve kemalizmi (eğer varsa) Anayasa’dan , yasalardan kesip atsak dahi siyasal ve gündelik kültürden, bireylerin zihninden kesip atmanın mümkün olamayacağını ve böylece de ciddi bir toplumsal çatışmanın da göze alındığını ifade ediyor.
***
Kasten mi, yoksa sistematik düşünce eksikliğinden mi kaynaklandığını gerçekten anlayamadığım bu yorum hatası anlaşılan yeni anayasa hazırlıkları döneminde de çok sık tekrarlanacak.
İlk vurgulamak istediğim mesele kemalizm ya da atatürkçülüğün bir ideloji olduğu konusu; ideoloji sistematize edilmiş fikirler bütünü demekse atatürkçülük ya da kemalizmin bir ideoloji olmadığını söylemek her şeyden önce atatürkçülüğe ya da kemalizme ciddi bir saldırı ya da aşağılama yani bu görüşler kümesinin yeterince sistematik olmadığını iddia etmek anlamına gelir diye düşünüyorum.
Atatürkçülük ya da kemalizm bal gibi bir ideoloji ve kanımca da ciddi bir ideoloji ve demokratik bir hukuk devletinde bir ideolojiyi siyasal ve gündelik kültürden kesip atmak hem mümkün değil hem de böyle bir şeyi arzulayan kimseyi de ben şimdiye kadar pek tanımadım.
Bu anlamda zaten yine kemalizmi aşılması gereken bir fikir olarak görmek de çok saçma; Türkiye gibi bir ülkede daha çok uzun süre atatürkçüler, atatürkçülük, atatürkçü partiler olacaktır ve olması da gerekir.
Olmaması gereken şey ise bir ideolojinin, mesela kemalizm ya da atatürkçülüğün, başka ideolojilerle demokratik bir siyasal sistem içinde yarış etmek yerine, anayasal metinlerde diğer ideolojilerin üzerine çıkması ve hukuk tekniği açısından da başka ideolojileri dışlaması.
Anayasanın dibacesinde hiçbir faaliyetin (çok yakın tarihe kadar düşünce ve mülahazanın) Atatürk ilke ve inkılapları (atatürkçülük ya da kemalizm) karşısında korunma göremeyeceğini yazmanın, milletvekilleri ve Cumhurbaşkanı’nı Atatürk ilke ve inkılaplarından ayrılmayacakları üzerine yemin ettirmenin, tüm siyasi partileri Atatürk ilke ve inkılapları çerçevesinde faaliyete mecbur etmenin, Yükseköğretim Kanunu’nun dördüncü maddesinde yükseköğretim gibi tanım ve etimolojik olarak evrensel bir konunun atatürkçülük doğrultusunda yapılacağını yazmanın demokratik değerler ve çağdaş hukuk devleti anlayışı açısından kabul edilebilr bir konu olup olmadığını herkesin takdirine bırakmak gerekiyor.
Prof. Levent Köker’in de aşılması gerektiğini ifade ettiği konu kemalizmin bir anayasal ideoloji olması konusudur; doğrudur, Prof. Köker’e katılmamak mümkün değildir, kemalizm ya da başka bir ideoloji bir anayasa ideolojisi olarak kaldığı sürece Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olarak tanımlanması zordur ve bu çerçevede de Avrupa entegrasyonu çok sorunludur.
Çağdaş ya da isterseniz muasır medeniyet seviyesine ulaşmış ülkelerin anayasalarında insan hakları gibi tersi meşru olarak kabul edilemeyecek bir ideolojiden başka bir ideolojiye yer yoktur ve olmamalıdır; temel insan hak ve özgürlüklerine aykırı olmayan diğer tüm ideolojiler ise, mesela kemalizm, yarışmacı siyasal sistem içinde yer alırlar ve toplumdan sökülüp atılmaları söz konusu değildir.
Bu kadar basit bir şeyi nasıl anlatamıyoruz, bunu da ben anlamıyorum.
Star, 12.9.2007
|