Hayrünnisa Gül türbanını modernleştirme kararı almış. Öyle deniliyor. Hatta ünlü modacı Atıl Kutoğlu’na “Şu türbanı biraz stilize edemez miyiz?” diye sormuş. Biz hakikaten bir garip olduk. Biz derken AKP’ye oy vermeyenlerden bahsediyorum. Önce Abdullah Gül’e “Cumhurbaşkanı olamazsın!” dedik.
Tehdit ettik, sert çıktık, meydanlarda yürüdük. Sadece yürümekle de kalmadık, önüne sudan bir sebep çıkardık, “Hadi bakalım sandık söylesin” dedik. Eminiz ya kendimizden! Apar topar seçime gittik. “Laiklik tehlikede, rejim elden gidiyor” naraları altında oy verdik. Seçim sonucunda hafif bir şok etkisi yaşadık.
Tabii ki çıkan tablo istediğimiz gibi değildi. Bu sefer “Aman ha!” dedik “Vatan millet durumu, koltuklar mevkiler ülkeye hizmetten daha önemli değildir” diye buyurduk. Abdullah Gül’ü kararından vazgeçirmeye çalıştık.
Yemedi. Kandıramadık.
Şimdi elimiz karısının türbanında.
Madem Gül, mecburen cumhurbaşkanı olacak eşinin türbanını biraz modernize etsek? Hani orasından burasından kırpsak, şöyle bize yakışan şekle soksak?
Siz hayatınızda bundan daha saygısızca bir tavır daha gördünüz mü? Seçime giden biziz, yenilgiyi alan yine biziz, peki istediğimiz olmayınca kazananı alkışlamak gerekmiyor mu? Demokratlık bu değil midir?
Nedir bu “Küstüm, oynamıyorum” durumu? Bundan yaklaşık 3 yıl önce Atıl Kutoğlu ve Hayrünnisa Gül ile New York’ta bir davetteydik. Gül, ilk o zaman Atıl Kutoğlu’ndan yardım istemişti. “Şu türbanı modernize et” dememişti, “Gardırobumu oluşturmakta bana yardımcı olur musunuz?” demişti. Laf dönüp dolaşıp türbanı farklı bağlama tekniklerine geldi. Hayrünnisa Gül yeniliklere, değişime açıktı. Yani Atıl Kutoğlu’ndan istenen yardım hiç de yeni değil. Üstelik Köşk için özel yapılmış da değil!
Ama biz bunu bir uzlaşma tavrı olarak yorumlamak , “Bak işte sonunda istediğimiz oldu” demek için kendinizi kandırmak istiyorsak, orası ayrı tabii.
Kimsenin kimseyle bu anlamda uzlaştığı falan yok.
Niye uzlaşsınlar ki?
Sabah, 17 Ağustos 2007
|