Toplantıya, Genelkurmay bünyesindeki Stratejik Araştırma ve Etüd Merkezi’nin (SAREM) Başkanı Tuğgeneral Süha Tanyeri ile Türkiye’nin Washington’daki Savunma Ataşesi Tuğgeneral Bertan Nogaylaroğlu dahil askeri yetkililer katılmış.
Ayrıca, ABD dışişleri ve savunma bakanlığı görevlileri, Türkiye ve K. Irak konusunda uzman ABD’li analizciler ve Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin (KBH) Washington Temsilcisi Kubad Talabani’nin de orada olduğunu biliyoruz.
Toplantıyı Baran ile birlikte ABD’li emekli korgeneral William E. Odom yönetmiş.
ABD’li katılımcılar, toplantıya gelirken, hem üzerinde konuşacakları senaryonun ayrıntılarını, hem de bu senaryoyu SAREM’den üst rütbeli subayların katılımıyla konuşacaklarını biliyorlarmış.
Hudson’ın, SAREM yöneticilerine ve Washington’daki savunma ataşeliğimize ‘sürpriz parti’ düzenlemediğini, Türk askeri yetkililerinin, toplantıya, tartışacakları senaryonun ayrıntılarını bilerek geldiğini varsayabiliriz.
Ayrıca, savunma ateşeliğimizin, daha önce burada, Genelkurmay yetkililerinin katıldığı toplantıların davetli listesi ve formatından baştan haberdar olmakla kalmayıp, bunların belirlenmesine müdahil olduğunu da biliyorum.
Askeri yetkililerin aynı titizliği bu kez de gösterdiklerini ve 13 Haziran’da, Hudson’a kiminle, neyi konuşacaklarını bilerek gittiklerini tahmin ediyorum.
Acaba yanılıyor muyum?
Bazı yazarlar, ‘Nasıl olur da generallerimiz bu toplantıya katılır? Genelkurmay’ın izni var mıydı?’ diye soruyor.
Bense, daha çok, generallerimizin bu konuları Kubad Talabani ile konuşmasıyla ilgiliyim. Iraklı Kürt liderlerle Ankara arasında diyalogdan yanayım ve aklıma takılan, ‘Nasıl konuşurlar?’ değil, ‘Acaba Genelkurmay tutum mu değiştirdi?’ sorusu.
Öyle ya, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, şubatta Washington’da, Iraklı Kürt liderleri PKK’yı desteklemekle suçlamış, “Hasmane konuşuyorlar, görüşmek mümkün değil” demiş, asker olarak diyaloğa girmeyeceklerini söylemişti.
Bu anlayış değişti mi?
Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani Çankaya’dan ambargoluyken, oğlu Kubad Talabani, Türk generalleriyle, olası sınır ötesi harekatı konuştu ve hemen ardından Irak’a gitti. Acaba Bağdat’a ve KBH Başkanı Mesud Barzani’ye ne mesaj götürdü?
Ve Hudson’daki toplantının ABD’li katılımcılarından duyduğum, ‘Türk askerleri, bizi test edip mesaj verdi’ izlenimine ilişkin başka bir soru:
Acaba söz konusu senaryo, basınımızda otomatik kabul gördüğü gibi, Amerikan bakışıyla mı hazırlandı? Yoksa, ‘K. Irak harekatı, siyasi suikast ve sokak terörüyle kaçınılmaz kılınırsa ABD ne yapar’ sorusuna yanıt arayan, aslında Türkler miydi?
Milliyet, 18.6.2007
|