Türkiye yaklaşık 30 senedir terör tehdidi altında. Ne yazık ki yeterince mesafe alınamadı, alınamıyor. Bir yerlerde hata yapıldığı aşikâr. Bir şeylerin ihmal edildiği gün gibi ortada. Ne var ki mesele hâlâ sağduyuyla konuşulamıyor; derin analizler ortaya konamıyor.
Demek ki bu hain süreçten ne bir ders-i ibret alınıyor, ne ders-i hikmet çıkarılıyor. Görünen o ki ilk düğme yanlış iliklenmiş. Çünkü terörle mücadele edilecekse çatlak ses çıkmaz. Terör bir virüs gibidir; musallat olduğunda vücut bütün azalarıyla alarma geçmek, kendini korumak zorundadır. Oysa bugün birileri, 30 senenin vebalini birinin üzerine yıkma telaşında. Herkes birbirini suçluyor. Bu anlaşılmaz tutum bölücü örgütün ekmeğine yağ sürüyor. Çünkü kitleler arası uçurumun derinleşmesini, öfkenin kabarmasını, nefretin yayılmasını planlayanlar onlar. Bu amacın iyi tespit edilmesi, teröre karşı asil duruşun ilk basamağıdır. Hain tuzak birliğimize, dirliğimize kastetmektedir. Bu mel’un maksada yarayabilecek her türlü açıklama ve eylemden sakınmak gerekmiyor mu?
Terörle mücadele milli bir meseledir, insanî bir mesuliyettir; bundan siyasi rant elde etmek, yapılabilecek en vahim hatadır. Çünkü otuz seneye yakın bir süredir süregelen terör olayının sorumlusu sadece siyaset değildir; olamaz da. Çünkü bölücü terörün başladığı andan bugüne kadar pek çok siyasi parti iktidara geldi. Maalesef meselenin künhüne vâkıf bir siyasi inisiyatif alınamadı. Hadisenin sosyal, ekonomik, kültürel boyutları hep ihmal edildi. Ancak her hükümet iyi niyetli bir gayretle hadisenin güvenlik boyutu üzerinde durdu. Çeşitli tedbirler aldı. Ancak terör durmadı, durmuyor. Hal böyle olunca herkes (evet asker, sivil, hükümet, medya demeden herkes) şapkasını önüne koyup düşünmek zorunda.
Terörle mücadele gibi hayati önemi haiz bir mesele söz düellosuna dönüştürülemez; dönüştürülmemeli. Yetkili mercilerin konuyu tartışacağı resmî platformlar var. Orada yapılması gereken değerlendirmeler, zımni şekva yapılıyormuşçasına medya huzurunda yapılmamalı. Dünyanın hiçbir yerinde böyle yapılmıyor çünkü. Hele genel seçimlere birkaç ay kalmış bir ülkede yetkililerin medya üzerinden terörle ilgili mesaj göndermesi yanlış anlaşılmalara müsait bir zemin oluşturuyor. Halk bu mesajların maksadını anlamakta zorlanıyor ve ister istemez “Terörle mücadele mi ediliyor, siyasi yıpratma politikasının zemini mi hazırlanıyor?” şeklinde vehimlere kapılıyor. Bu durum, hem teröre karşı verilen haklı mücadeleyi gölgeliyor hem de gereksiz yere kurumları yıpratıyor...
Medya, terörün siyasi yansımalarına fazlaca odaklanmış durumda. Cenaze törenine katılan kişilerin kimi daha çok yuhaladığını ya da kime daha çok ilgi gösterdiğini çetele tutarak ispat etmeye çalışıyor adeta. Bunun sonu yok ki! Densizin biri Başbakan’ı yuhalıyor, bir başkası da Cumhurbaşkan’nı. Bu saygısızlık yarın kime karşı sürdürülecek onu bilen de yok. Çünkü şehit cenazesinin başında siyaset yapılamaz. Şehitlik mukaddes bir mertebedir, siyasi amaçlara alet edilemez. Başbakanlar, cumhurbaşkanları, siyasi parti liderleri gelir-gider; ancak o makamları -milli hassasiyet ve bütünlüğe ihtiyaç duyulduğu bir dönemde yıpratmak- terörün hedefine boyun eğmektir. Devlet-halk uçurumunu derinleştirerek güven bunalımına yol açmamak gerekiyor. Tam bu noktada medyaya büyük sorumluluk düşerken, onun her türlü kriteri bir kenara bırakarak cenazelerden siyasi şov devşirmesi yanlış!
Son günlerde yaşananlar Türkiye’nin bir savaşa doğru sürüklendiğine dair kuşkuları artırıyor. Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, geçenlerde fotoğrafın soğukluğunu ortaya koyarak, Kuzey Irak’ın eski Kuzey Irak olmadığını, artık arada başka devletlerin ve güçlerin de olduğunu ifade etti. Çok doğru. Terör örgütü içeride fink atarken, dışarıda bir savaş ortamının içine itilmek, Türkiye’yi büyük sıkıntılarla baş başa bırakmak anlamına gelir. Bu gerçek bu kadar netken savaş ihtimalini artıracak şekilde yayın yapmak kime ne yarar sağlayabilir? The Economist’in analizinde yer alan “PKK, Türkiye ile Amerika’yı karşı karşıya getirmek istiyor” tezine “PKK’nın iç ve dış destekçileri de öyle istiyor” cümlesini eklemekte fayda var. Hal böyleyken savaş tamtamları niçin çalınıyor medyada? ABD ile köprüleri yıkmak, AB ile ilişkileri bitirmek, yeni ittifaklar peşinde koşmak için mi?
Sözün özü şudur: Türkiye terörü mutlaka yenecek. Bu amansız ve imansız kavga, sadece askerî tedbirlerle baş edilecek kadar basit ve sathî değil. Meselenin eğitimden ekonomiye, sosyal ahenkten sportif faaliyete kadar uzanan geniş bir yelpazesi var. Sosyal ayrışmanın siyasi çatışmaya dönüştüğünü defalarca gördük, yaşadık; bir daha aynı acıyı çekmemeliyiz. Türkiye, aklıselimle, makul söylemlerle, gerçekçi projelerle, kuşatıcı ve birleştirici tedbirlerle terörün üstesinden gelmek zorunda. Sosyal dinamizmin uzlaşma kültürü buna yetecek kadar güçlüdür; yeter ki provokasyonlara, ajitasyonlara boyun eğilmesin! Türkiye’yi içe kapamak Türkiye’yi küçültmek demektir. O yüzden bu ülke akıbeti meçhul bir maceraya sürüklenmemelidir.
Zaman, 11.6.2007
|