Seçim zamanı meydanlar lafa boğulur. Vaatlerin toz dumanında gerçeği görmek zorlaşır. Ayrıca, siyasette sağlıklı değerlendirme için söylenene değil, özellikle iktidarda iken yapılana bakmaktır doğru olan.
Ama söz de önemsiz değildir.
Milletvekili aday listelerinin kesinleştiği şu günlerde kulaklara ziyadesiyle çalınan bir sözcük var:
Merkez!
Sağı merkeze çekmekten, solu merkeze çekmekten söz ediliyor; merkezde konumlanarak daha çok oy umut ediliyor.
Bunun için CHP, siyasal yelpazenin sağından, muhafazakar kanadından İlhan Kesici, Lütfullah Kayalar gibi bazı tanınmış isimleri aday gösterdi.
Buna karşılık AKP, sosyal demokrat kanattan Ertuğrul Günay’ı, Prof. Zafer Üskül’ü, Haluk Özdalga’yı ön plana çıkardı.
Umduklarını bulacaklar mı?
22 Temmuz’u beklemek lâzım.
Bu yazımın konusu farklı.
Sağ ve sol tarifleri üzerinde durmak istiyorum. Bugün siyasal mücadeleye damgasını vuran sağ ve sol mu? Yoksa başka şeyler mi?
Örneğin Türkiye’de demokrasi...
Laik-antilaik kavgası mı..
Devletin ekonomideki rolüne bakış, sağın ve solun tanımında ne kadar pay sahibi olabilir? Yoksa siyasete bugün asıl damgasını vuran sağ ve soldan daha çok bir ülkenin dünyaya açık ya da kapalı olması konusundaki bakış mı?
Dünyaya sırtını dönen, ekonomide korumacılığa sarılan, dışa kapanırken yabancı düşmanlığına açılan siyasal akımla, bunun tam tersi olan akım mı bugün siyasetteki ana saflaşmayı belirliyor?(...)
Laf uzadıkça uzayabilir.
Sözü, bize getirip yazıyı bağlamakta yarar var. Seçim sürecinde yol alan Türkiye’de siyasete asıl damgasını vuran, vurması gereken nedir?
Sağ-sol mu? Merkez mi? Laik-antilaik kavgası mı? İşsizlik mi? Açık-kapalı ekonomi mi? Şiddet ve terör mü?
Siyasetin güncel mücadelesinde bunların hiç kuşkusuz payı var. Ama bence bunların hepsi tek bir paydada toplanabilir:
Demokrasi!
22 Temmuz seçimlerine giden bir Türkiye’de ne sağ-sol, ne de laik-antilaik kavgasıdır belirleyici olan. Gerçek saflaşma ya da ayrışmanın demokrasi konusunda olduğunu düşünüyorum.
Temel sorun demokrasi!
Demokrasi bu ülkede rayına oturamazsa, Türkiye’nin önü açılmaz çünkü...
Sağ-sol mu, laik-antilaik mi derken, demokrasinin altını bir kez daha kalınca çizmek iyi olur diye düşünüyorum.
Milliyet, 8 Haziran 2007
|