Türkiye terörün kökünü kazımak istiyorsa bir gerçeği kabul edecek. Ülkemizi 20 yılı aşkın bir süredir kana bulayan, binlerce insanın hayatına mal olan terörün kökenleri bu topraklardadır.
Terör belasını sadece şiddetle yenmek mümkün değildir.
DP lideri Mehmet Ağar geçen hafta SABAH’a verdiği demeçte bu gerçeğin altını açıkça çizmişti: Terörü sadece asker ve polisle yenemezsiniz. Bu sosyal, ekonomik, kültürel boyutları olan bir mücadeledir.
Türkiye’de bugün Kürt etnik kimliğine sahip milyonlarca yurttaşımız vardır. Bu yurttaşlara ve taleplerine kulak vermek ve sıkıntılarına çözüm aramak gerekir.
Gerekiyorsa, elbette sınır ötesi harekât da gündeme gelecektir. Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri Meclis’e Kuzey Irak’a ne amaçla ve nasıl bir kuvvetle girmek istediğini bildirmek durumundadır.
PKK mı, Barzani mi yoksa Amerikalılar mı olduğu belirsiz bir hasıma karşı yetki istenemez.
Bu bir.
İkincisi bu tip yetki talepleri kamuoyu önünde yapılmaz.
Bu da iki.
Demokratik ülkelerin savaşa gitme veya sınır ötesi operasyon yapma koşulları bellidir.
Silahlı Kuvvetler komuta kademesinin bu gerçeği göz ardı edip siyasi parti yetkilileri gibi düzenli açıklamalar yapmaları yanlıştır.
Kamuoyu Irak’a operasyon meselesinin ve çapının Milli Güvenlik Kurulu’nda konuşulup konuşulmadığını merak etmektedir.
Silahlı Kuvvetler temsilcileri bu toplantılarda taleplerini dile getirmiş midir ve nasıl bir yetki talebinde bulunmuştur, bu bilinmesi gereken bir noktadır.
Çünkü ayaküstü yapılan bu açıklamalar ülkeyi gerilime sürüklemekte ve Kuzey Irak’a yapılacak bir operasyonun terörün kökünü kazımaya yeteceği izlenimi vermektedir.
Bu ülke Silahlı Kuvvetleri’ne bugüne kadar istediği tüm silah ve yetkileri vermiştir ve vermeye devam etmektedir. Bu kadar güç ve zamanında çok geniş olan yetkilerle yapılan mücadele sonucu bugün terör sönme noktasına gelmiştir.
Eskiden tanık olduğumuz olayların çok önemli bölümü çok şükür günümüzde yaşanmamaktadır.
Bunda teröre karşı verilen silahlı mücadele kadar bölge halkına sağlanan demokratik ve kültürel hakların ve ekonomik gelişmenin de payı büyüktür.
Hep diyoruz, Türkiye bugün eriştiği ekonomik büyüklük, nüfusu ve Silahlı Kuvvetleri ile bölgenin en önemli güçlerinden biridir.
Böyle bir ülkenin gelecekten endişe etmesini gerektiren bir tehdit olamaz.
Elbette bu coğrafyada tehditler her zaman olacaktır ama ülkemiz yakın tarihte olduğu gibi bunların üstesinden başarıyla gelecektir.
Yeter ki sisteme, rejime güvenimizi kaybetmeyelim.
Sabah, 2 Haziran 2007
|