Yargı birliğinin ‘hukuk devleti’nin gereklerinden olduğunda şüphe yoktur. Zorunluluk olmadıkça ‘yargı birliği’ sisteminden ayrılmak, hukuk düzeni karşısında bütün yurttaşların eşit olduğu anlayışından uzaklaşmak demektir.
(...)
Türkiye’de özerk bir ‘askeri yargı’nın varlığı da yargı birliğini hepten bozmuş durumdadır. Çünkü, Türkiye’de askeri mahkemeler sadece askerleri değil, fakat duruma göre sivilleri de yargılayabilmektedir. Anayasa’nın 145. maddesinin ikinci fıkrası açıkça, ‘asker olmayan kişiler’in bazı suçlarının askeri mahkemelerde yargılanacağını belirtmektedir. Öte yandan aynı hükmün birinci fıkrası ‘asker kişiler’in genel mahkemelerde yargılanması gereken, sivil hayata ve kamu düzenine ilişkin bir suç işlemeleri ihtimalini neredeyse yok saymaktadır.
Bu durum hem hukuk devletinin ve adil yargılamanın esaslarından olan ‘tabii hakim ilkesi’ne, hem de bir temel hak olarak ‘tabii hakim hakkı’na aykırıdır. Üstelik askeri mahkemelerin verdikleri nihai kararların Yargıtay tarafından denetlenmesi de mümkün değildir. Çünkü, hiçbir medeni ülkede rastlanmayan bir garabet örneği olarak, bizde ‘Askeri Yargıtay’ diye bir ‘yüksek mahkeme’ vardır. Oysa, böyle bir mahkemenin varlığı Yargıtay kavramıyla da bağdaşmaz. Bir ülkede birden fazla Yargıtay olması her şeyden önce bizatihi ‘hukuk sistemi’ kavramıyla çelişir.
Şimdi, askeri yargı bizim sistemimizde zaten gereğinden fazla etkin iken, Şemdinli olaylarıyla ilgili olarak Yargıtay’ın verdiği karar anlaşılır gibi değil. Çünkü, genel mahkemelerin bu olaya bakmakla görevli olmadıklarına hükmetmek suretiyle, Yargıtay askeri yargının alanını Anayasa’nın bile öngörmediği ölçüde genişletmiş olmaktadır. Askeri yargının görev alanını yorum yoluyla gitgide daraltması gerekirken, Yargıtay’ın sivil kamu düzeniyle ve daha da temelde anayasal düzenle ilgili suçlar söz konusu olduğunda bile tam aksini yapması hakikaten son derece şaşırtıcı bir durumdur. Çünkü askeri yargı zaten istisnai bir kurumdur ve istisnanın genel kuralı aşındıracak şekilde geniş yorumlanması hukuk tekniği bakımından da kabul edilebilir bir durum değildir.
İlginç bir nokta da şu: Bir kurum veya organın kendi yetkisini başka bir kurum lehine olacak şekilde dar yorumlaması öznenin psikolojisine de pek uygun düşmüyor... Öyleyse bu, genel mahkemelerin de militarist paradigmayı içselleştirmeye başladıklarını mı gösteriyor?
Star, 21.5.2007
|