Yasemin Çongar, ABD’nin Türkiye’deki son
gelişmelere nasıl baktığını anlatıyor:
*Genelkurmay Başkanı Büyükanıt tam da Washington’dayken Putin’nin konuşmasının TSK’nın sitesinde yayımlanmasından nasıl bir mesaj aldılar?
Bu, TSK’nın mentalitesini anlamalarına biraz yardımcı oldu. Batı karşıtlığı anlamında... TSK’nın içinde Rusya’nın antidemokratik otoriter rejimine bir sempati var. Bu tedirgin edici bir şey Amerika açısından. Ordunun içinde Amerika karşıtı, Rusya’ya sempati duyan ve başka alternatifler arayan sesler artarak çıkıyor. Ama TSK’nın içinde, AB yanlısı ve Amerika’yla ilişkileri çok iyi götürmek isteyen muhtemelen sayıları çoğunlukta olan önemli etkin subaylar da var.
*Rusya’nın Türkiye’deki gelişmeleri nasıl izlediğine dair Amerikalılar bir şey söylüyor mu?
Söylüyorlar. Türkiye’de Rusya’nın etki alanına girmiş asker ve sivil kafalar var diye düşünüyorlar. Ama son tahlilde, TSK’nın çoğunluğu ve karar veren güçleri açısından ve de sivil hükümetler bakımından, Batı’dan kopup, Rusya tercihini yapacak güçte bir eğilimin olmadığını düşünüyorlar.
*Peki herhangi bir darbeden sonra Türkiye’nin, Rusya’yla yakınlaşabileceğine, onunla ittifaka ve onunki gibi bir otoriter sisteme savrulacağına dair Amerikalıların bir endişesi yok mu ?
Türkiye’de bir darbenin, küreselleşmenin sonucu olan ekonomik süreçlerle çok ciddi cezalandırılacağını düşünüyorlar. Çünkü öyle bir Türkiye bugünün dünyasında ayakta duramaz ve onu öyle bir krizden de Rusya kurtarmaz. Gene IMF kurtarır. Sonuçta bu ekonomik cezalandırmanın Türkiye’yi Batı sistemine ve Amerika’ya geri döndüreceğini görüyorlar. Yani Türkiye’deki demokrasinin en büyük güvencesini ekonomide görüyorlar. Rusya’yla ittifak özlemleri yok mu? Var. Batı karşıtı, Rusya yanlısı özlemleri dile getirmiş önemli üst rütbeli subaylar var. Ama günün sonunda kararı, Rusya’yla ittifak özlemindeki üst düzey subayların vermeyeceğini düşünüyorlar.
*Türkiye’nin bir darbeyle Batı’dan kopmasının, dünyanın siyasi dengelerini nasıl etkileyeceğini Amerikalılar kendi aralarında tartışıyorlar mı?
Tartışıyorlar. Mesela en çok şu beş soru soruluyor. Birincisi, ‘Mitinglerden AKP bir mesaj alacak mı? diye soruyorlar. ‘Madem AKP kendisini AB ve Batı yanlısı demokrat bir parti olarak tanımlıyor. Sadece dindar kesimi temsil etmenin ötesinde bir temsil gücü olmalı. Dindar olmayan demokratları da temsil edebilmeli ve sadece aday listelerinde değil parti yönetiminde, ve hükümette de bu insanlara yer vermeli. Böylece AKP’nin kimliğinin sadece dindar bir kimlik olmaması, darbenin gerekçesi yapılabilecek bir dinamiği ortadan kaldırabilir’ diyorlar. İkinci olarak ‘Mitinglerde verilen mesaj ne?’ diye soruyorlar. Amerika Türkiye’de iki yıldır kabaran milliyetçilikten çok rahatsız. ‘Bu mitingler milliyetçi oylara dönüşecek mi? Milliyetçi partilerin gücü artacak mı? MHP, CHP seçmene ne tür mesajlarla gidecekler? Amerika ve AB karşıtı, içe kapanmacı, koyu dar bir milliyetçilik mesajı mı verecekler? Bununla oy alacaklar mı?’ diyorlar.
*Sordukları üçüncü soru ne?
‘Seçim süreci demokratik işleyecek mi? Mesajlarla, muhtıralarla bir müdahale olacak mı? Seçimden hemen önce AKP’yi kapatma davası açtırılacak mı? Genel seçimin ve cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçları saygı görecek mi? Türkiye AB yoluna devam edecek mi?’ diye soruyorlar. Bütün bunlardan, sürecin normal işleyeceğinden, askerin müdahale etmeyeceğinden emin değiller. ‘Bir süreç başladı. 27 Nisan bir atımlık barut gibi değil. Sonuçları olan bir süreç bu. Bu süreç nereye varacak? Bu sürecin devamı gelecek mi? Bu süreçte K. Irak ve PKK nasıl bir rol oynayacak? Milliyetçi mesajları ve partileri güçlendirmek, AKP’yi zor durumda bırakmak için mi kullanılacak?’ diyorlar. Amerika bu soruların cevabını net veremiyor ve belirsizlikten endişe ediyor. Bir başka soru da muhtıranın emir komuta zincirinde yapılıp yapılmadığı konusunda soruluyor.
*Ne düşünüyorlar peki?
Bizim tartıştığımız gibi onlar da ‘Bu muhtıra bazı belli rütbedekilerin ve genç subayların inisiyatifiydi de Büyükanıt bunu sahiplenmek zorunda mı kaldı’ diye soruyorlar. Bu soru ortada dururken, TSK Amerika’yı şaşırtan muhtıra adımını atmışken ve henüz geri adım atmamışken, Amerika, muhtıranın devamının gelebileceğinin endişesinde. ‘Emir-komuta zinciri altında olmayan yeni bir askeri girişim olur mu?’ kaygısında.
Radikal, 21.5.2007
|