Bir şeyi anlamakta zorlanıyorum.
Herhalde sorun bende!
“Milliyetçi” yahut “ulusalcı” hitap tarzlarının kimisi, AB hadi bir yana da, ABD ve İsrail meselesinde de mangalda kül bırakmıyor ya...
Peki aynı anda sanki “Silahlı Kuvvetler” de bu görüşteymiş gibi davranmak veya öyle sanmak, öyle sunmak nasıl oluyor?
*
Önce hatırlatmalar:
Ne halklara, ne insanlara, ne ırklara, ne dinlere, ne milliyetlere, milletlere, etnisitelere düşman, sıkı ayrımcı, kinci, nefret dolu bir hayat görüşüm oldu. Zerresi olmadı.
Bu sütundaki çok yazı bunların beyanıdır zaten.
Lakin, özellikle 11 Eylül, Afganistan, Irak, işgaller, dayatmalar, küresel askeri ve ekonomik hegemonya, Filistin, Lübnan üstüne yazdığım çok çok sayıda yazıyla, özellikle “bir kısım ABD’li” tarafından “Amerikan düşmanı” da, “Yahudi düşmanı antisemit” de ilân edildim.
Tabiî memleketimin kimi “okur yazar”ı da, toptancı, ezberci suçlama ve küfür sallamalarında “ABD uşağı” filan diyebiliyor; bilgi, muhakeme, izan, insaf kıtlığının neticesi.
Bunları geçtik; ne olduğumuzu, olmadığımızı biliyoruz; bilen de biliyor.
*
Diğer kimi hatırlatma da şunlar:
Bu sütunu epeydir izleyenler, (hoş artık birbirlerini kırarken İsrail’e ihtiyaçları yok ama) Filistin İsrail tankları altında ezilirken İsrail’le anlaşmalara tavrı da bilirler
İncirlik’in, nükleer depolarıyla da ABD saldırılarının rampası kılınmasına karşı olanları da.
Bu iktidarın, onca muhalif görüntüye rağmen;
1. Kimi milletvekilleri sayesinde reddedilse de işgale ortaklık için tezkere hazırlaması;
2. Sonra özür dilercesine Türkiye’yi ve hava sahasını resmen “işgalin koalisyon ortağı” kılması;
3. Tüm tereddüt ve kırılmalara rağmen, ABD gölgesinde bulunması;
4. TÜPRAŞ’ın yüzde 15’e yakın hissesinin Maliye Bakanı eliyle İsrailli gruba adeta hediye edilmesi;
5. Galata, Kuşadası limanlarının aynı Ofer grubuna kaymaklı servis edilmesi;
Ve benzer bir çok mevzu Dipsiz Kuyu’nun ısrarla deştiği, didiklediği, tavır aldığı konulardı.
Bunlar şöyle dursun, sadede geleyim.
*
Arkadaşlar kürsüden bağırıyor, köşelerde yazıyor; “ABD ve İsrail’e karşı” bir tavır, bir tavır.
Sanırsın, sadece iktidarı, hükümetleri değil; Silahlı Kuvvetler pozisyonunu da eleştiriyorlar.
Yoo! Öyle meseleleri yok. Tam tersi. Bir yandan da orduya yaslanıyorlar.
Peki nasıl oluyor da böyle oluyor?
“ABD siparişi tezkere” yi hükümetle birlikte devrin Genelkurmay’ı da istemişti. O bir yana.
Neden Afganistan’dayız; neden Lübnan’da? Neden Somali’ye gitmiştik? NATO ne iş yapıyor?
Yıllarca “İsrail’e tank ihalesi” ni yazdım; hem bizden milyonlarca dolarla İsrail’in batık milli silah şirketinin nasıl ayağa kalktığını, hem ihaledeki kuşkuları, hem de İsrail tankları Filistin’i çiğnerken o tanka kanka olmanın ahlaki yanını.
Bu arkadaşlar bu meseleyi neden anamıyor mesela?
Neden eski Hava Kuvvetleri Komutanı’nın İsrail’e kendi kullandığı uçakla gidip anlaşmalar bağlamasını, neden ortak askeri tatbikatları eleştirmiyor?
Neden milyarlarca dolarlık yeni ABD savaş uçağı alımı üstüne bir kelime etmiyorlar?
İncirlik’te 90 nükleer başlığı, askerisiyasi onayımızla sortilerde Irak’a atılmış 3 binden fazla bombayı, üste işlemeyen hukuku, “ABD ve NATO çıkarlarını korumak” gibi bir vazifeyi dert etmiyor
ABD-İsrail kaynaklı ödüllerin üniformalara yapışmasına sert çıkmıyorlar?
Artık temcit pilavı gibi, “darbelerin arkasındaki ABD” yi, “özel harp ideolojisi” nin milli görünüm ardındaki “beynelmilel” manalarını filan anmayayım.
*
Neden böyle peki!
Nasıl bir “anti-emperyalizm” türü bu? “ABD ve İsrail’e tavır” ilan etmek sorun değil de, o anlaşmaları ben mi yaptım!
“Küresel Bak” İncirlik’te anlaşma yenileme zamanı geldiğini hatırlatıyor; bir iptalini isteyiverin bakalım. İptali için açılan davaların neden reddedildiğini az düşünün hele.
Sabah, 21.5.2007
|