Dünkü yazım, acaba mitinglerin arkasında organize çekirdek güçler var mı sorusuyla ilgiliydi.
Bir tehlikeye işaret etmiştim.
Böyle bir ‘çekirdek güç’, büyük kalabalıkları gerektiğinde demokrasi karşıtı maceracı hareketlerin kitle tabanı olarak kullanmayı kafasına koymuş olabilirdi.
Dikkat çekici bir nokta var.
Mitingler İzmir’le birlikte, yani tam zirvedeyken kesildi.
Neden devam edilmedi?
Ne düşünüldü?
Mitinglere devam edilir de, heyecan ve coşku inişe geçerse, ilerisi için ya da gelecek tertipleri konusunda iyi olmaz diye düşünülmüş olabilirdi.
Eğer öyleyse, çekirdek güç açısından akıllıca bir taktikti, işi tepe noktasında kesmek...
Belki bu sayede, yarın—veya seçim sonrası—yine “Laiklik elden gidiyor!” avazeleriyle düğmeye basıldığında, bunun için muhtıralar yayınlandığında, meydanlar yine İzmir’deki gibi dolabilirdi.
Üstelik gerekiyorsa, böylesine coşku ve heyecan ortamında tank sesiyle uyanmak da gündeme, 12 Eylül’den daha büyük bir kitle desteği ile daha kolay gelebilirdi.
Organize çekirdek başlıklı dünkü yazımı yazarken aklımdan geçen bunlardı.
İlginç bir nokta da şuydu:
Miting organizasyonlarında adı en ön sıralardaki Prof. Dr. Türkan Saylan, mitinglerin 19 Mayıs’ta Samsun’la devam etmesini savunmuş, fakat anlaşılan kısa adı ADD olan Atatürkçü Düşünce Derneği’yle ters düşmüştü. Çünkü miting organizasyonlarının başını çeken ADD, şimdilik kaydıyla frene bastı.
ADD’nin Başkanlığını, ‘2003-2004 darbe tertipleri’nde adı özellikle geçen emekli Jandarma Komutanı Orgeneral Şener Eruygur yapıyor.
Eruygur Paşa, miting kürsülerde hiç gözükmedi, arka planda kalmayı tercih etti. Kim bilir belki de, Nokta’nın kapatılmasına yol açan darbe tertipleri ile ilgili yayınlarda adı geçtiği geçtiği için miting kürsülerinde gözükmedi.
Eruygur Paşa’nın yerine, onunla aynı görüşleri paylaştığı belli olan ADD Başkan yardımcısı (ve CHP milletvekili aday adayı) Prof. Dr. Nur Serter mitinglerde sahne aldı.
Buna karşılık Prof. Dr. Türkan Saylan’ın İzmir mitinginde kürsüye çıkıp konuşma yapmasına izin verilmedi.
Neden?
Prof. Saylan, İzmir öncesi mitinglerde darbe sözcüğünü de ağzına aldığı, “Darbeye de karşıyız!” dediği için mi?
Bilemiyorum.
Oysa, Prof. Türkan Saylan hem asker müdahalesini savunan, hem de mitinglere asker katkısını saklamayan bir kişi...
Kendisine soruluyor:
“Cumhuriyet mitinglerinden önce medyaya, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sivil toplum kuruluşları eliyle halkı meydanlara döküp darbe ortamı hazırlamayı amaçladığı yönünde belgeler yansıdı biliyorsunuz. Dönemin kuvvet komutanlarından Şener Eruygur da şu an mitinglerin başını çeken ADD’nin Başkanı. Bunlar zihninize bir soru işareti düşürdü mü?”
Prof. Saylan:
“Asla! Herkes bir görev yapar, ayrılınca vatandaştır. Biz Şener Paşa’yı herhangi bir asker olarak görmüyoruz. Doktor da olabilirdi. Darbeyle ilgili hiçbir açıklık yok. Zaten biz bağırdık ‘darbeye karşıyız’ diye.”
Soru:
“Daha sonra da muhtıra için ‘iyi oldu’ dediniz ama...”
Prof. Saylan:
“Onu muhtıra olarak görmüyorum. Bu ordunun bir görevidir kardeşim.”
Soru:
“Yurt içinde ve dışında herkes muhtıra olarak değerlendirdi ama...”
Prof. Saylan:
“Bu bir uyarıydı. Siz istediğinizi söyleyin. Orduya karşı olanlar, özellikle AKP, Avrupa Birliği’ne sürekli olarak, ‘Ordudan bizi kurtarın, Genelkurmay baskı yapıyor’ diyor. Bizim ordumuz bir yandan savaşır, sınırlarımızı korur. Bir yandan cumhuriyeti ve laik düzeni korur. Bir yandan da sivil toplum örgütü gibi çalışır. Ben askerin açıklamasını muhtıra olarak değil, bir katkı olarak görüyorum.”
Soru:
“Neye katkı?..”
Prof. Türkan Saylan:
“İnsanların meydanlara toplanmalarına bir nevi katkı yapmıştır. Birçok insanın uyanmasına neden oldu.” (Star gazetesi, Fadime Özkan’ın röportajı, 15 Mayıs 07, s.11)
Demokrasiyle uzaktan yakından ilişkisi olmayan görüşler...
Olabilir.
İlginç olan bir başka nokta, bu görüşlerin sahibi Prof. Türkan Saylan’ın da İzmir mitinginde konuşturulmaması...
Neden?
Darbeye de karşı olduğunu söylediği için mi?
Organize çekirdek mi?
‘Organize çekirdek güçler’e dikkat etmeye devam edin...
Milliyet, 18 Mayıs 2007
|