Nokta dergisinin kapanma kararı, nasıl bir dönemde yaşadığımıza dair önemli br sinyal verdi.
Medyadan, bunun dergi sahibinin kararı olduğunu öğreniyoruz. Onun bu kararı nasıl bir ruh hali altında verdiğini bilemeyiz tabii. Ama herhalde çok sevinerek bu karara vardığını düşünmek anlamsız olur. Niye aldı, niye bıraktı? Dergiden hoşnut, yayın biçiminden hoşnutsuz olsa, kadro değiştirir, devam ederdi...
Yayımlayan kadronun karardan hoşnut olmadığıysa ortada. ‘Sözde değil, özde demokrasi’ gelince, devam edeceklerini söylediler.
Gazetelerin, dergilerin eğlence sayfalarında, okurun belirli bir ilkeye göre çizgiler çizerek tamamlaması gereken resimler vardır. Bugünlerde Türkiye’de olan pek çok olay, insana bunları hatırlatıyor. Yalnız, bizim yaşadığımız durumda, sayfayı hazırlayan, çizgileri neye göre, nasıl çizeceğimizi belirtmemiş. Ya da elimizde çizecek kalem yok. Yani sonuçta resim tamamlanamadan kalıyor.
Ama bu tip bulmacalar, yapıları gereği, öyle fazla gizli kapaklı olamazlar. Nereden nereye çizileceğini belli edecek noktalar oradadır; çizmeseniz de, çizmiş olsanız nasıl bir şey çıkacağı aşağı yukarı bellidir.
Nokta herkesin konuştuğu ve herkesin aklında kalan iki haber yaptı: bir ‘andıç’ vardı, bir de ‘anı’, yani, emekli bir amiralin görev başında bulunduğu dönemde devam edegelen darbe hazırlıklarına ilişkin tuttuğu notlar. Derginin yayımlandığı yerin polis tarafından basılması, uzun süren arama, ardından gelen ‘kapatma’ kararı, hepsi bu haberlerin sonucu olarak gerçekleşti. Yani, yukarıda dediğim gibi, resmin ‘nokta’ları orada, ama bazılarının arası çizgilerle bitiştirilmiş, bazılarınınkiyse bitiştirilmemiş, öylece duruyor.
‘Andıç’ konusunda, olayın biz seyircilerinin söyleyecek bir sözü yoktu. Ama ‘darbe günlüğü’ konusunda günlüğün sahibi olduğu söylenen kişiyle herhangi bir şey yapılmaması, buna karşılık Nokta dergisine ‘halkı askerlikten soğutma’ gibi bazı gerekçelerle dava açılması, herkesin fazlasıyla garibine gitti. Herhalde pek çoğumuz ‘Bu kadar da olmaz!’ dedik.
Ama oldu. Üstelik sık sık oluyor bugünlerde.
Şemdinli iddianamesini yazan savcının başına gelenleri hep birlikte izledik. ‘İddianame’sini tutarlı bulmadığımı o zaman da söylemiş, ama bu ülkede daha ne iddianameler gördüğümüzü de eklemiştim. Evet, onu izledik, şimdi de Nokta’nın kapatılmasını izlediğimiz gibi sadece izledik.
Yeniden o konulara girmeyeyim, ama şu dönemde Yargı kolunun çeşitli düzeylerde gösterdiği davranışlardan bazıları, adaletin uygulanmasında, ‘Kanun önünde herkes eşittir’ ilkesinin geçerli olup olmadığı konusunda şüphe yaratacak nitelikte oluyor.
Bu ilkenin geçerliliğinden şüphe duymaya başlanırsa, bunun arkası iyi
gelmez -hiçbir toplum için.
Bir düzeyde böyle bir seyir izlerken, bir yandan da, Trabzon-Malatya çizgisinin bir ‘istikrar’ kazandığını görüyoruz. Bu gibi olayların ‘birkaç sapığın eseri’ olduğu söylenirdi hep, gene söyleniyor. Ama başlı başına ‘tekrarlılık’ bunu yalanladığı gibi, her seferinde, internette ve başka yerlerde canilere destek mesajları yağıyor.
‘Elimin altında bulunsun, x’e karşı onu kullanırım’ mantığıyla, doğmasına, var olmasına, büyümesine imkân tanınmış bu odaklar, şimdi denetlenemez hale geliyor. Bütün bunlar, hayırlı bir geleceğin alametleri değil.
Radikal, 24.4.2007
|