Boşuna ‘Kadiri Mutlak’ deyip durmuyoruz Askeriyemiz için. ‘Demokrasimizin’ öz vasiileri (biz vesayet altında gamzesiz çocuklarız: Askeriyemiz ‘bakar’ bize, alır vahim kararları.) GÖZDAĞI (1 Türk Dağları Silsilesi) MÜESSESESİ’ni hayata geçirdi ve ‘la voila!’ (aksanları koyamıyorum, Fransızcam zayıf) NOKTA KAPATILDI sahibi tarafından.
ANDIÇ haberi çıktığında Maliye Müfettişleri basmıştı NOKTA’yı. Son Baskın (hani Askeri Mahkeme kararıyla yapılan) Terörle Mücadele tarafından özenle gerçekleştirildi, 70 saat sürdü, istenilen netice elde edildi. Hard diskleri çözüyorlardır şimdi. Ama o bilgiler zaten onlardan ‘çıkma’ değil miydi?
Burda Türk Basmacılığı’ndan özür diliyorum. Demek ‘Habercilik’ mümkünat dahilinde değilmiş bu ülkede. Bir (1) adet Hakiki Haber Dergisi’ne dahi tahammül yokmuş. Olamazmış!
Kadiri Mutlak Askeriyemiz’in içinden birilerinin ‘sızdırdığı’ bilgi ve belgeler pozisyon zayıflatacağından; haberciler susturulur, dergiler kapattırılır, Askeriye’ye dair en ileri soruşturma İlhami Erdil’in karısının kristal vazoları ve çerezci faturaları düzeyinde kalırmış!
Görüp göreceğimiz oymuş!
‘KAPA ÇENENİ!’ Verilen mesaj bu! Ben diyorum ki ADINI koyalım. Burası bir Demokrasi değil; Askeri Demokrasi. Bi şey adlı adınca bilinirse çok daha rahatlatıcı olmaz mı?
Tandoğan’a doluşan 500 bin kişi de bunun huzursuzluğunu yaşıyor. ‘Mutlak Hâkimimiz Askeriyemiz NİYE BUNLARA MÜSAMAHA GÖSTERİYOR?’ krizindeler. (Baykal torunuyla ‘sivil’ tepkisi için katılıyor. Düzenleyici değil, mesela. Bi de defne sabununun saçlarda yarattığı etkileri sergileyebilmek için.)
E madem Askeriye her an/her saniye/her mühim kararda Tepemizdeki Uluğ Merci; Neden Şimdi Bizi Çankaya’ya 1 Türbanlının Kocasının Çıkması Endişesiyle Geriyorsun Paşam?
Nasıl otistik çocuklar odalarında eşyaların yeri değiştirilmesin isterler, mutlak 1 düzen isterler, Meydan’da haykıranlar da Otorite olarak, Yegâne Otorite olarak kabul ettikleri/hatmettikleri Askeriyemiz’in ‘icraatlarının’ Büyükanıt’ın (bence) alabildiğine sert/her nevi demokratik sınırı ihlal edici konuşmasıyla ‘sınırlı’ kalmasını istemiyorlar.
Askeriyemiz sınırları ihlal etsin, dalgaları aşsın istiyorlar.
Ve hatta ‘Ulusalcıların Sevgilisi’ ‘Korsan Çılgın Türkler DVD Gelirlerinin İP’e ve CHP’ye Gönlübol Bağışlayıcısı’, ‘3 Milyon Dolarlık CHP Belgeselcisi’, ‘Ahmet Necdet Sezer’in Kanalının Gecesinde (Uzun) Sosyalleşme Rekoru Kırdığı’ Tuncay Özkan bu kafa karışıklığına (en otistikçe) öz kanalındaki programında noktayı koyuyor. (Bas bas bağırmaktan ses telleri perişan!)
“Gerekirse bu millet bi ordu daha kurar” diyor, öylesine früstre oluyor (otistik çocuklar başlarını duvarlara vururlar) Büyükanıt’ın ‘sözde değil özde temizlik’ (pardon, o 1 deterjan sloganıydı) konuşmasından. Yetinmiyorlar, yetinemiyorlar. Cank! Daha çok cank!
Dün bunlara Özkök paşaları yetmemişti, bugün Büyükanıt paşaları yetmiyor; Nemrut Dağı’nı hasetinden çatlatacak bi nadanlık/nemrutluk/bildiğim bildiklik çizgisine ulaşmış bulunan Ahmet Necdet Sezer çıkıp Harp Akademileri’nde (bingo! bi deterjan markası daha) gönüllerindeki Askeri Kor’u anca harlayacak şahinlikte “Vatan elden gidiyor!
Uyan ey ahali!” konuşması yapıyor.
NOKTA KAPATILDI. Bence Tayland, Türkiye’den daha demokratik, daha özgür bir ülke. Kraliyet ise Kraliyet, Askeri Yönetim ise Askeri Yönetim! Ben de Tandoğan Meydanı’ndakiler kadar otistik bir kişiliğim.
Ben de memleketimdeki idare şeklinin adlı adınca bilinmesini istiyorum: Burası nevi şahsına münhasır 1 Askeri Demokrasidir. Bu 1 oksimoron’dur diyorsanız; ‘Askeri’nin yanında ‘demokrasi’ olmaz, ‘demokrasi’nin yanında ‘Askeri’ kelimesi hiç olmaz diyorsanız, ‘oksimoron’ kelimesinin ikinci kısmına müracaatınızı rica edeceğim. Başvurular gerçekçilik sırasına göre değerlendirilecektir. Çoğunluk öyle ise, çoğunluğun dediği olur!
Ya da ve de vesayet altında yaşaması gerekir moronların. Askeri Hastane’ye sevkimizin ve raporlarımızın mı istenmesi gerekiyor tek tek?
Mal Meydan’da.
Radikal, 22.4.2007
|