Geçtiğimiz Cumartesi günü Ankara’da yapılan büyük miting, bildiğiniz gibi, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin öncülüğünde gerçekleştirildi. Mitinge, elbette başta Atatürkçü Düşünce Derneği olmak üzere, birçok ‘sivil toplum’ örgütünün katıldığı söylendi, yazıldı. Ama asıl sorulması gereken soru sorulmadı: Atatürkçü Düşünce Derneği, bir ‘sivil toplum örgütü’ mü gerçekten?
Hemen ve öncelikle şunu da belirtmeliyim: Derneğin, bir ‘sivil’ toplum örgütü olup olmadığını, genel başkanının bir emekli orgeneral olması dolayısıyla sorguluyor değilim. Amacım, meseleyi, kişi düzeyinde değil, kavram düzeyinde sorgulamak olacak. Türkiye’de öteden beri bir türlü giderilemeyen bir maluliyet, kavramların açık ve seçik bir biçimde tanımlanamamış olmasıdır;- ‘kamusal alan’ kavramı böyledir, ‘sivil toplum’ kavramı da öyle! Yanlış anlaşılmak istemem: Dernek, yararlı birtakım faaliyetlerde de bulunuyor olabilir ve benim kişisel olarak, derneğe, bu açıdan herhangi bir itirazım olamaz elbet. İtiraz ettiğim husus, söz konusu derneğin ‘sivil toplum’ örgütü olarak takdim edilmesinedir. Hemen belirteyim: Atatürkçü Düşünce Derneği, bir sivil toplum örgütü değil, Devletin İdeolojik Aygıtı’dır. Ve arada, sosyoloji ve siyaset bilimi açısından dağlar kadar fark vardır.
Geçtiğimiz salı akşamı NTV’de Can Dündar’ın ‘Neden’ programına konuk olan sevgili dostum Kürşat Bumin, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin ‘sivil toplum’ örgütü değil, Devletin İdeolojik Aygıtı olduğunu söyledi. Haklıydı elbet, ama kendisine küçük bir hatırlatmam olacak: ADD ve benzeri örgütlerin ‘sivil toplum’ örgütleri değil, Devletin İdeolojik Aygıtları olduğunu, ilk kez, ben dile getirdim. Hem de bundan neredeyse on yıl önce! Dileyen, benim ‘İslam ve Sivil Toplum Üzerine Yazılar’ adlı kitabımdaki (Boyut Yayıncılık, 1999), ‘Sivil Toplum mu, Devletin İdeolojik Aygıtı mı?’ başlıklı iki yazıma bakabilir. Dahası, Lütfi Sunar’ın yayına hazırladığı ‘Sivil Toplumu Konuşmak’ta (Kaknüs Yayınları, 2005, s. 124-125), Atatürkçü Düşünce Derneği’nin bir ‘sivil toplum’ örgütü olmadığını Devletin İdeolojik Aygıtı olduğunu açık seçik dile getirdim. Kısaca, bu yazılarda öne sürdüğüm görüşleri özetleyeyim:
Önce ‘sivil toplum’dan neyin anlaşılması gerektiğini ortaya koyalım: ‘Sivil toplum’a ilişkin olarak yapılan tanımların tümünde, ‘sivil toplum’, ‘devletten özerk’ bir alan olarak tanımlanıyor. Björn Beckman’ın, ‘Demokratikleşmeyi Açıklamak: Sivil Toplum Üzerine Notlar’ adlı makalesinde verdiği tanımlara bakalım: ‘Sivil toplum, devletle aile arasında, devletten ayrı ve devletle ilişkide özerkliğe sahip birlik alanıdır’ (Gordon White); ‘sivil toplum, gönüllü, kendi kendini yaratan, devletten özerk, örgütlü toplumsal yaşam alanıdır’ (L.Diamond). C.Taylor’a göre ise sivil toplum, ‘minimal anlamda devletin vesayeti altında olmayan, özgür birliklerin bulunduğu yerde; güçlü anlamda ise sadece bir bütün olarak toplumun devlet vesayetinde olmayan bu tür kendini yapılandırabildiği ve eylemlerini koordine edebildikleri yerde’ var olur. Beckman’ın deyişiyle, devletten özerk olmak, sivil toplumun tanımına dahilse (-ki, görüldüğü gibi, dahildir! H.Y.), bundan ‘sivilliğin derecesinin özerkliğin derecesine bağlı olduğu sonucu[nun] çıka[cağını]’ bildiriyor.
Öyleyse şu: Atatürkçü Düşünce Derneği, devletin resmi ideolojisini taşıyan ve o ideolojiyi dolaşıma sokan bir örgüttür; dolayısıyla da, ‘özerk’ olmak şöyle dursun, Devletin resmi ideolojisinin vesayeti altındadır. Kısacası, şu: ‘özerk’ olunmadan ‘sivil’ olunmuyor!
Louis Althusser, İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları’nda, Devletin Baskıcı Aygıtları’nın, tümüyle kamu alanında yer almasına karşılık, Devletin İdeolojik Aygıtları’nın en büyük kesiminin ‘özel alanda’ yer aldığını belirtir ve şöyle der: ‘Devletin ideolojik aygıtlarının özel ya da kamusal olması pek önemli değildir. Önemli olan, işleyişleridir. Özel kurumlar da, aynen devletin ideolojik aygıtları gibi işleyebilirler.’ Kürşat Bumin dostumuz, benim yazılara referans vermedi; olabilir, oluyor da! Hasan Bülent Kahraman da, Doğu Batı Dergisi’nde Kemalizm’in bir Oryantalizm olduğunu yazdığında, benim, çok önce dile getirdiğim ‘Türk modernleşmesinin bir Oryantalistleşme’ olduğu konusundaki görüşüme atıfta bulunmuş muydu? Elbette hayır! Fikirlerimiz, miri mal;- dileyen keyfince, tepe tepe kullansın!..
Zaman, 22.4.2007
|