Kendimizi ne kadar ele alıp doğru değerlendirebiliyoruz? Yapacaklarımızın ve hatta dünyanın merkezinde biz değil miyiz? Biz ne isek, çevremizde öreceğimiz dünya ve geleceğimiz de odur. Böyle olunca bizim sorumluluğumuz bir kat daha artmış olur.
Kendimizde, yani iç dünyamızda, güçlük ve zayıflıklarımıza iyi baktıktan sonra doğrulara bizi ileten, götüren çok ipuçları var. Zâriyât Sûresinin Yirmi İkinci âyetinde bizi daha net düşünmeye ve bir şeyler yapmaya sevk eden bir âyet var: “Kendi nefsinizde de deliller var. Hâlâ görmüyor musunuz?” Burada dikkatimizi çeken “Görmüyor musunuz?” tabirinin kullanılmasıdır. Özellikle bu kelime, bizi güzel isimlerin bir yansıması olan bilime yoğunlaşmaya ve bilim kanalıyla ortaya çıkaracağımız teknoloji ile kendimizde olan bu harika san'atı bizzat gözle de görülebilecek hale getirmeye teşvik ediyor. Anatomi ve tıp bilimleri bir derece bunu sağlıyor. Başka yerlerde yer yer “Hâlâ düşünmüyor musunuz?” diye ifadeler var. Yalnız düşünme ile görme noktasına gelmek arasında fark var. Görebilmekte düşünme de var.
Bilimsel olarak kendimize bakmanın kendimizi tanımada rolü büyük. Bedenimizin bir görünen yanı; yani organlarımız var ve bir de görünmeyen yanı; yani duygular kesimimiz var. Bütün bunları görevleriyle bilmek ve kendimizi daha yakından tanımak, sorumluluklarımızın büyüklüğünü daha iyi hatırlatır bize.
Kendimizi tanımak, bir bakıma zaaflarımız, hatalarımız ve günahlarımızın farkına varmaktır. Kişi özellikle zaafının şuurunda olmazsa çok yanılır. Her an yanılarak hata yapabileceğimiz yanımızı çoğumuz bilir de, hatalarımız hatta günahlarımız dikkatimizi çekmezse, niçin yapıldıklarının üzerinde durmazsak, kendimiz, başkaları ve kutsal dâvâmız için ne gibi riskler getirdiği üzerinde bol bol düşünmezsek, aynı günahları tekrar işleme noktasında yine çok yanılırız. “Nefis muhasebesi” dediğimiz işlemin esprisi budur.
Çoğumuz belki de bunu yapabilir. Zaaflarının farkında değilse, günahlarını da göremeyebilir. Birçokları bu zaafları görmezden gelir, buna bağlı olarak günahlarını göremez. Bilirim diyen çokları var ki, yaptığı yanlışları doğru olarak bilir ve her an yanılabileceğini düşünmez. Oysa tetikte olmalıyız. Kendimiz olduğumuz işlerde, karar verdiklerimizde, bir kez daha onu düşünmemiz ve başkalarının sınırlarına tecavüz edip etmediğimizi tekrar tekrar kontrol etmemiz gerekir. Önemli olan kendimizi doğru değerlendirmek.
Kendimizi bu konuda test de edebiliriz:
Kendi güçlük ve zayıflıklarımızı ne kadar biliyoruz? Hayattan aldığımız derslerle yapacaklarımızı yeniden gözden geçirebiliyor muyuz? Yeni bakış açılarına, öğrenmeye ve kendimizi daha değişik bir şekilde geliştirmeye hazır mıyız? Kendimize o kadar güvenemeyebiliyor muyuz?
Son soru özellikle çok önemli. Öyle ya, biz de insanız; başkaları gibi hata yapabiliriz. En ciddî konularda bile karar verirken hata yapma ihtimalinden titremeliyiz.
Bir bilim adamına göre, kendimizi doğru değerlendirmenin önemli bir ölçüsü, “Hislerle davranışlar arasındaki farkı kavrayabilmektir.” Eğer davranışlarımıza hislerimiz karışmışsa, doğruluğunda kuşku duyulur. Hislerimiz bizim de farkına varmadığımız başka çıkar duygularımızın etkisinde kalabilir. Son derece samîmî, içten ve ihlâslı olanların çok büyük tehlikelerle karşı karşıya oldukları bundandır.
Davranışlarımıza hislerimizin karışmadığından ne kadar eminiz?
Değişik durumlardan kaynaklanan hislerimizden ne kadar uzaksak, kararlarımızda ve yapacağımız işlerimizde o kadar biz oluruz.
İhlâs da davranışlarımız da kendimiz olmaktan geçer.
[email protected]
|