Hafıza zaafı günümüz insanlarının ciddî meselesidir. Hem popüler bir konu hem de çare aranan bir problemdir.
“Harama nazarın hafızaya zararı konusunda Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri Kastamonu Lâhikasında, “Evet, ehl-i İslâmda, nazar-ı haram ziyadeleştikçe, hevesat-ı nefsanîye heyecana gelip, vücudunda su-i istimalâtla israfa girer. Haftada birkaç defa gusle mecbur olur. Ondan, tıbben kuvve-i hafızasına zaaf gelir. Evet, bu asırda açık saçıklık yüzünden, hususan bu memalik-i harrede o su-i nazardan su-i istimalât, umumî bir unutkanlık hastalığını netice vermeye başlıyor. Herkes, cüz’î, küllî o şekvâdadır” ifadesinde bilimsel bir teste dikkat çekiyor.
Hafıza üzerine yapılan araştırmalar ve elde edilen bilgi ve bulgularda, günümüz bilim dünyasının da aynı noktada buluştuğu görülmektedir.
Beyin kimyasalları ve hafıza
Beyin işlevlerinde kimyasal reaksiyonlar olmaktadır. Beş duyu organı ile beyne ulaşan uyarıların mahiyetine göre beyinde kimyasal reaksiyonlar meydana gelmektedir. Yeni terkipler, moleküller ve hormonlar ortaya çıkmaktadır. Duygu, düşünce, kanaat, sevinç, üzüntü durumuna göre farklı molekül ve hormonlar üretiliyor ve salgılanıyor. Düşünce ve duygu yoğunluğuna göre bu hormonların derece ve miktarlarında değişim oluyor. Vücut anatomisinde de yansımaları farklı olmaktadır.
Bu hormon üretimi, normal insan beynindeki oranları tıp bilimi tarafından biliniyor. Nasıl ki, kan tahlillerinde elde edilen değerlerin normal referans değerleri karşılaştırılarak sağlık durumu hakkında teşhis konulabiliyor. Beyin kimyasalları için referans değerler sağlıklı insan beyni değerleri ile hasta insanların değerleri karşılaştırılarak gerekli tedavi yöntemi belirleniyor. Bu yöntemle hastalığın tedavisi beyin kimyasallarını düzenleyen psikiyatrik-psikolojik tedavi yöntemleri veya ilâçla tedavi yöntemleri uygulanmaktadır.
Harama nazarda baskın öne geçen duygular
Harama nazar ise şehevî duyguların tahrikine sebep olan beyinde bazı kimyasalların aşırı salgılamalarını netice vermektedir. Bütün vücut anatomisi gereksiz alarma geçmektedir. Yangın olmadığı halde yangın alarmı gibi. Olağanüstü alarm ortamında beyin bütün işlevini cinsel uyarılara göre düzenlediği için, diğer bütün duyu, uyarı ve duyguların etkinliğini ortadan kaldırıyor, sistemi bloke ediyor. Akıl, zihin, kalp, hayal, duyu, duygular işlevini göremez hâle geliyor. Normal periyotların üzerinde şehevî duyguların ve hormon salgılamanın yoğunluğu bedenin biyolojik anatomisini de bozuyor. Normalüstü, aşırı hormon ve beyin kimyasalları üretimi ile israf da vücut anatomisinin dengesini bozmaktadır.
Duyguların bloke olması
Hafızaya bilginin kalıcı kaydı, bilgiye duygu beraber yüklendiği zaman kalıcı olabilmektedir. Yani bilgiye duygu yüklenirse bilgi kalıcı hafızaya kaydedilebilir. Duygu yoğunluğu ne kadar yüksek olursa kalıcılık ve silinmezlik o derece sağlam olmaktadır.
Harama nazarda ise, duygu yoğunluğu şehevî duygulara yönlendiği için bilgi ediniminde gerekli olan merak duygusunun önüne geçiyor. Çok yüksek gürültülü ortamda fısıltı şeklindeki konuşmaların duyulamadığı gibi yüksek şehevî duyguların tahriki ikliminde bilgi edinimi için gerekli duygu hafızaya kalıcı kaydına engel oluyor. Şehevî duyguların önüne geçebilecek daha etkin bir duygu yoğunluğu insan anatomisinde mümkün değildir.
Bu olumsuzluk etkisi harama bakış anına münhasır kalmıyor, uzun süre beyinde ve bedende etkisi devam ediyor. Hayalleri, düşünceleri bile etkisiz hâle getiriyor.
İnsanda bir kalp var. Olumsuz duyguların kaynağı olan nefsî duygular kalbi de işlevsiz duruma sokuyor. Ulvî, pozitif, insanî duygular yerini hayvanî duygulara bırakıyor.
Helâl dairesi keyfe kâfîdir. Fıtrata uygun olarak düşünce ve duyguların uyumu akıl ve kalbin imtizacı ile mümkündür.
Pozitif duygularla alınan bilgiler hafızada kalıcı olabilirler. Negatif duygular ise, öğrenme ve hafızaya da engel teşkil etmektedir.
[email protected]
|