Zihnin sözlük anlamı anlama, kavrama kuvveti ve yeteneği, bilme, hafızanın boyutu ve kabiliyeti; yani hatırlama kuvvetidir. Bu tanıma göre insanoğlu, zihinsel zekâsıyla (IQ), mevcut varlıklar arasındaki farklılıkları ve benzerlikleri, birbirleriyle olan ilişkileri, hızlı ve doğru kavrama kabiliyetini elde etmiştir.
İnsanoğlunun günümüzde ürettiği harika aygıtlar; bilgisayar gibi mükemmel cihazların en gelişmişi bile insanın zihinsel zekâsına ulaşamıyor. Çünkü neticede o bilgisayarı ve programları tasarlayıp yapan yine insandır. Ayrıca, üzüntü, sevinç, gelecekle ilgili öngörülerde bulunma, şefkat, nefret gibi duyguları o cihazlarda bulamazsınız. Bunlar insanın özellikleridir. İnsan bilgisayara ne yüklerse onu yapar; kendiliğinden hiçbir şey yapma özelliğine sahip olamaz. Meselâ 2–3 yaşındaki bir çocuk doktorun yanına götürüldüğünde başına neler geleceğini hisseder, feryat eder; zira duyguları çok iyi gelişmiştir. Ancak bilgisayar doktorun yanına götürüldüğünde hissiyatı olmadığından hiçbir ses çıkarmaz.
Zihinsel zekâ (IQ), insanlara farklı boyutlarda verilmiştir. Hikmeti bizce meçhul olduğu için, işin bu boyutunu çok fazla irdelemenin bir anlamı yok. Zira mülk ve yaratılan bütün varlık ve değerler O’nundur ve istediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. O’nun takdirini değiştirecek, yine kendisinden başka, hiçbir güç yoktur.
İnsanın zihinsel boyutu, zekâ, bilinç, hafıza, öğrenme, iletişim, düşünce gibi soyut (mücerret) kavramlarla bütünlük arz eder. Aslında bütün bu değerler ve fiziksel boyut, ruhsal boyutun birer unsurlarıdır. Zira ruh olmadan bunların hiçbiri cesette kalmaz. Cesedi ayakta tutan da, yukarıda saydığım soyut kavramları çalıştıran da ruhsal boyuttur.
İnsan kendisine bahşedilen zihinsel boyutunu, modern gelişim ekipmanlarını kullanarak geliştirme şansına sahiptir. Meselâ hafızasını, zekâsını, bilincini v.s. zihinsel özelliklerini daha etkin bir şekilde kullanarak büyük başarılar elde edebileceği gibi, yüksek düzeydeki hafıza gücünü, süper zekâsını ve bilincini gereksiz şeylerde kullanarak dumura uğratabilir.
Birkaç yıl önce bir ev sahibimin oğlunu mahkemeye bilirkişi olarak tayin etmişlerdi. Bu arkadaş elektrik-elektronik bölümünde öğretim üyesiydi ve bilgisayarla ilgili bütün teknik bilgilere haizdi. Bilirkişilik konusu ise, yüksek zekâ sahibi olan bir hacker’in(kırıcı) başkalarının banka hesaplarına girerek hesaplardaki marjinal miktarları kendi hesabına aktarmasıydı. Yani bir nev'î “nitelikli hırsızlık”. Tabiî, tabiî olarak bütün hırsızların yaptığı gibi bu nitelikli hırsız suçunu inkâr ediyor; ailesi ise, oğullarının asla böyle bir şeyi yapmayacağını söylüyordu. Hani adamın biri berbere “Saçlarımda ağarma var mı?” diye sormuş. Berber, “Biraz sonra önüne dökerim görürsün?” diye cevap vermiş. İşte o hesap. Bizim ev sahibinin oğlu da öyle yapmış, hesapları incelemiş, bilgisayar kayıtlarını inceden inceye tetkik etmiş ve suçlunun suçunu ispat etmiş. Yani neticede suçlu genç, Allah’ın bahşettiği o yüksek zekâsını olumsuz bir fiilde kullanarak heba etmiş.
Allah her şeyin hayırlısını versin. Bazen düşünüyorum da çocuklarımızın çok yüksek makamlara ulaşmasını istiyoruz, ancak onlar için hayırlısının ne olduğunu düşünemiyoruz. Belki de zihinsel engelli olmak, yukarıdaki örnekte olduğu gibi, yüksek zekâlı, ancak nitelikli hırsız olmaktan kat kat üstündür.
|