Son zamanlarda artan terör olayları, şehit cenazeleri ve Malatya’da meydana gelen vahşet hadisesi, yine korku senaryolarını gündeme getirirdi. İnsan hakları savunucuları bir türlü bitmeyen şiddet görüntülerinin ve farklılara olan tahammülsüzlüğün cari sistemin ürünü olduğuna dikkat çektiler.
İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından yapılan açıklamada Türkiye’deki sistemin farklı din, dil ve etnik kökenlere yer vermediğine, ötekileştirdiğine dikkat çekildi. Çoğulculun benimsenmediğinin ileri sürüldüğü açıklamada, “Irkçılığın ve saldırganlığın, sistem tarafından, sistemin yürütücüsü kamu otoriteleri tarafından görmezden gelinmesi, cinayet işleyenlerin eylemlerinin, kimi kamu otoriteleri tarafından, ‘millî heves’ olarak nitelendirilmesi farklı olanı yalnızlaştırmakta ve içinde bulunduğu savunmasızlık ortamını daha da pekiştirmektedir” görüşlerine yer verildi.
Geçmişte de yaşanan benzer olaylarda gerçek azmettiricilerin gizlenmek istendiği, faillerin koruma zırhına alındığı ve açığa çıkan ilişkilerin hemen başında, sıradan oluşumlar olarak nitelenmeye çalışılmasının katilleri cesaretlendiren bir iklim oluşturduğunun vurgulandığı açıklamada, İslâm dini başta olmak üzere hiçbir dinî inanç ve öğretinin bu tarz eylemlere cevaz vermediği hatırlatıldı.
Açıklamada, hükümetin ve devlet organlarının, her türlü ayrımcılığı önleyici tedbirleri alması, Türkiye’nin çoğulcu dokusuna uygun politika ve uygulamaların hayata geçirilmesi gerektiği istendi.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Yavuz Önen de etnik, dinsel, dilsel ve kültürel farklılıkların çatışmanın gerekçesi olmaktan çıkarılması gerektiğine işaret etti. Önen, bütün siyasi partilerin, kurumların toplumu travmadan kurtarması için birlikte hareket etmesi gerektiğine dikkat çekti.
|