ÇAĞIMIZDA ilk defa bir cumhurbaşkanı, ülkesinde rejimin tehlikede olduğunu söylüyor! İstikrar ve düzenin ülkeler için stratejik bir değer haline geldiği bir çağda, bir cumhurbaşkanı “Benim ülkemde rejim tehlikededir” diye alarm veriyor!
Rejim tehlikede! Ne demek bu? Rejim savaşı demek, kamplaşma, kutuplaşma, çatışma demektir.
Sezer’in bu alarme edici sözleri, “Anayasa fırlatma” olayından çok daha ağırdır. Bu defa öyle bir krizi tetiklemedi; çünkü Türkiye’de Kemal Derviş reformlarıyla başlayan ve tek partili iktidarla devam eden politikalar ekonomiyi eski kırılganlığından kurtardı.
Ayrıca, Sezer’in ideolojik tavrı bilindiği gibi, nihayet süresini doldurmuş bir cumhurbaşkanının veda konuşmasıydı bu.
Bütün bu sebeplerle, konuşmasının ekonomide bir krizi tetikleyici etkisi olmadı.
(...)
Türkiye böyle bir sosyal ve ekonomik gelişme düzeyine sahiptir; geriye gidilerek otoriter rejim kurulamaz. Türkiye’nin bu yapısal düzeyini bilimsel verilerle bildikleri içindir ki ekonomik dinamikler Sezer’in “tehlike” alarmını tınmadılar bile!
Ama ısrarla Türkiye’de rejimin tehlikede olduğu mesajı verilirse, ülkeyi ‘yönetilemez’ hale getirecek bir kutuplaşma ve istikrarsızlığa yol açılırsa bunun ekonomiyi nasıl sarsacağını düşünmek bile insana dehşet veriyor.
TOTALİTER BİR KAVRAM
Sayın Sezer’in konuşmasında “ekonomik büyüme, yatırım, teknoloji, rekabet” gibi çağdaş kavramlar hiç mi hiç yoktu! Sayın Sezer “tüm yurttaşların taraf olması gereken devlet ideolojisi” dediği ideolojiye öyle inanmış ki Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal değerlerinin, demokrasinin, laikliğin, hukuk devletinin, özgürlüklerin sağlam bir zemine dayanması için nasıl bir ekonomik ve sosyal yapı gerektiğini düşünmüyor bile! Sadece demokrasilerde değil, modernleşme ve ekonomik gelişmeye bağlı olarak belli ölçüde çoğulculaşmış Türkiye gibi toplumlarda “tüm yurttaşların taraf olması gereken devlet ideolojisi” savunulamaz! Bu totaliter bir anlayıştır! Bu kavramı meşrulaştıran bir tek demokrasi ve hukuk klasiği gösterilemez! ‘En hakiki mürşit bilim’ ise, Sayın Sezer böyle bir kaynak göstersin, biz de öğrenelim! Sezer’in kendi siyasi itikadını “devlet ideolojisi” diye yüceltmesi, onu sadece “tarafsızlık”tan değil, “toplumsal gözlem”in gerektirdiği nesnellikten de uzaklaşmıştır.
Sezer’in konuşmasında elbette isabetli yönler de teknik açıdan eleştirilecek yönler de vardı. Ama temel sorun, bakış açısının toplumsal dinamiklere değil, “ideolojik” önyargılara dayanmasıydı. O zaman somut verilerle, teknik bilgilerle tartışmak mümkün olmuyor, fayda etmiyor.
Milliyet, 16.4.2007
|