Mevlânâ Celâleddin Rumî, Kur’ân hakikatlerinden ilham alarak yazdığı Mesnevî’siyle çağını ve sonraki devirleri aydınlatırken, Bediüzzaman da aynı hakikatleri günümüzün ihtiyaçlarına cevap veren bir üslûp ve yaklaşımla açıkladı. Talebelerinden Ahmet Gümüş’ün anlattığına göre Said Nursî, kendi eseri olan Risâle-i Nur’la Mevlânâ’nın Mesnevî’si arasındaki benzerliği şöyle ifade ediyor: “Hz. Mevlânâ benim zamanımda gelseydi Risâle-i Nur’u, ben onun zamanında gelseydim Mesnevî’yi yazardım. O zaman hizmet Mesnevî tarzındaydı, şimdi ise Risâle-i Nur tarzındadır.”
Bediüzzaman, Mesnevî-i Nuriye isimli eserinin Mukaddeme’sinde hakikat yolculuğunu anlatırken, kendisinin de Mevlânâ Celâleddin, İmam-ı Rabbânî ve İmam-ı Gazâlî gibi Kur’ân’ın rehberliğinde, kalb, ruh, akıl gözleri açık olarak, akıl ve kalb ittifakıyla yürüdüğünü belirtiyor. Talebelerince yazılan bir tahlilde ise, Hz. Ali’nin (r.a.) Celcelûtiye’si, Mevlânâ’nın Mesnevî’si ve Abdülkadir Geylânî’nin Fütûhu’l-Gayb eserlerinin, doğrudan doğruya Hz. Peygamberin (a.s.m.) manevî ilham ve telkinatıyla yazıldıkları ifade edilirken, Risâle-i Nur’un da öyle olduğu vurgulanıyor.
|