|
|
|
Said Nursî'den öğreneceğimiz çok şey var |
Almanya’nın eski başşehri Bonn’da “Said Nursî 4. Bonn Sempozyumu” yapıldı. 17-18 Mart tarihlerinde Bonn Üniversitesinde yapılan sempozyumda bütün insanlığı tehdit eden ortak problemlerle ilgili olarak Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerin ittifak ederek birlikte mücadele etmesi gerektiği vurgulandı.
Konuyu Said Nursî açısından değerlendiren, İslâm ülkelerinde iyi tanınan ve kendisi Hıristiyan olan Prof. Thomas Michel, Nursî’ye göre Allah’ın insana inanıp inanmamaya kadar varan büyük bir hürriyet verdiğinin altını çizdi. Said Nursî’nin, Peygamberimizin (asm) ayı ikiye bölme mucizesine herkesin görmemesi ve ayın bölünmüş kalmamasının da insanı imana zorlamamak için olduğunu bildirdiğine dikkati çeken Michel, “Nursî’nin eserleri olan Risâle-i Nurlar’da çok aklî ve mantıkî yaklaşımlar vardır” dedi. Michel, Nursî’nin Kur’ân’daki ‘İnsan Allah’ın dünyadaki halifesidir’ kavramı üzerinde durup, insanın sorumluluğunu ona göre düşünmesi gerektiğini anlattığını bildirdi. Michel, “Said Nursî gibi din âlimlerinden öğrenecek çok şeyimiz var” dedi.
Kendisine Hıristiyanlığın İslâma bakışı sorulan Michel, “Müslümanlara çok yüksek bir saygı duyuyoruz. Katolik Kilisesinin resmî bir açıklaması yok, ama ilim adamlarımız yavaş yavaş Kur’ân’ın bir Allah kitabı olduğunu ifade ediyor. Hepimiz Allah’a inanıyoruz. Birbirimizi sevmek için o kadar çok sebebimiz var ki” dedi.
|
23.03.2007
|
|
|
Risale-i Nur ve Mesnevî |
Mevlânâ Celâleddin Rumî, Kur’ân hakikatlerinden ilham alarak yazdığı Mesnevî’siyle çağını ve sonraki devirleri aydınlatırken, Bediüzzaman da aynı hakikatleri günümüzün ihtiyaçlarına cevap veren bir üslûp ve yaklaşımla açıkladı. Talebelerinden Ahmet Gümüş’ün anlattığına göre Said Nursî, kendi eseri olan Risâle-i Nur’la Mevlânâ’nın Mesnevî’si arasındaki benzerliği şöyle ifade ediyor: “Hz. Mevlânâ benim zamanımda gelseydi Risâle-i Nur’u, ben onun zamanında gelseydim Mesnevî’yi yazardım. O zaman hizmet Mesnevî tarzındaydı, şimdi ise Risâle-i Nur tarzındadır.”
Bediüzzaman, Mesnevî-i Nuriye isimli eserinin Mukaddeme’sinde hakikat yolculuğunu anlatırken, kendisinin de Mevlânâ Celâleddin, İmam-ı Rabbânî ve İmam-ı Gazâlî gibi Kur’ân’ın rehberliğinde, kalb, ruh, akıl gözleri açık olarak, akıl ve kalb ittifakıyla yürüdüğünü belirtiyor. Talebelerince yazılan bir tahlilde ise, Hz. Ali’nin (r.a.) Celcelûtiye’si, Mevlânâ’nın Mesnevî’si ve Abdülkadir Geylânî’nin Fütûhu’l-Gayb eserlerinin, doğrudan doğruya Hz. Peygamberin (a.s.m.) manevî ilham ve telkinatıyla yazıldıkları ifade edilirken, Risâle-i Nur’un da öyle olduğu vurgulanıyor.
|
23.03.2007
|
|
|
Meclis tutanaklarında Risâle-i Nur |
Bugün Bediüzzaman Said Nursî’nin 47. vefat yıldönümü. Her zaman gündemde olan Bediüzzaman ve Risâle-i Nur eserleri, sık sık TBMM gündemine de geldi. İşte farklı zamanlarda farklı parti temsilcilerinin Meclis kürsüsünden dile getirdikleri görüşlerden bazıları:
19. Dönem 4. Yasama Yılı 20. Birleşim 18/Ekim
/1994 Salı
RP Van Milletvekili Fethullah Erbaş:
Doğu ile Batıyı birbirine kaynaştıracak olan devlet politikasının temeli, İslâmî kardeşlik esasına dayanan bir eğitim sisteminin ikamesiyle mümkün olabilir. Bediüzzaman Said Nursî’nin şu veciz ifadesiyle sözlerime son veriyorum: ‘Bizim düşmanımız cehalet, fakirlik ve ihtilâftır; bu üç düşmana karşı zanaat, marifet ve ittifak silâhıyla mücadele edeceğiz.’
20. Dönem 2. Yasama Yılı 24. Birleşim
28/Kasım /1996 Perşembe
ANAP Diyarbakır Milletvekili
Sebgetullah Seydaoğlu:
Bediüzzaman Said Nursî’nin şöyle bir deyimi vardı: ‘Benim gözümde ne cennet sevdası ne cehennem korkusu... Kendi milletimin uğruna, kendi milletimin inancı, şerefi uğruna bir Said değil, bin Said feda olsun.’ Fakat o insanı da ömrünün sonuna kadar cezaevlerinde süründüren bir zihniyet, kabrinde bile ona tahammül edemeyen bir zihniyet, bugün devlet adına örgütlenip devleti yöneten bir zihniyetle aynı paralelliği gösteriyor.
20. Dönem 3. Yasama Yılı 22.
Birleşim 03/Aralık /1997 Çarşamba
DSP’li Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın
yazılı soru önergesine verdiği cevap:
Halk kütüphanelerinin hiçbir ayırım gözetmeksizin tüm vatandaşlarımıza hizmet veren bilgi merkezleri olması nedeniyle … 1989 yılında Bakanlık Halk Kütüphanelerine alınan Said Nursî’nin Risâle-i Nur Dizisi Bakanlığımız Yayın Seçme Kurulu tarafından halk kütüphanesi hizmet ilkeleri göz önünde tutularak seçilmiştir.
20. Dönem 3. Yasama Yılı 31. Birleşim
19/Aralık /1997 Cuma
DYP Kars Milletvekili M. Sabri Güner:
Alevî kardeşlerimiz için, zamanının büyük mütefekkiri Bediüzzaman şu tarifle hitap ediyor: ‘Ey ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat ve Al-i Beytin muhabbetini meslek ittihaz eden Alevîler...’ Ne kadar güzel bir hitap ve ne kadar güzel bir tarif.
21. Dönem 1. Yasama Yılı 59. Birleşim
27/Ağustos/1999 Cuma
DYP Van Milletvekili Hüseyin Çelik:
Devlet, Nazım Hikmet’i yasakladı. Bugün en çok satan kitaplar arasında onun kitapları vardır. Devlet Bediüzzaman Said Nursî’yi yasakladı; kitapları bugün bestseller durumundadır.”
|
Kemal BENEK
/ ANKARA
23.03.2007
|
|
|
İnsan haklarında acı itiraf |
Başbakanlık eski İnsan Hakları Başkanı Doç. Dr. Vahit Bıçak, ‘’Ülkemizde insan haklarını korumak ve geliştirmek üzere dış baskıların zoruyla kurulmak zorunda kalan kurumlar son derece zayıftır. 2 yıl başkanlığını yaptığım Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığının sadece göstermelik olarak kurulduğunu görme imkânım oldu.’’ dedi.
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nde (ESAM) düzenlenen ‘’Çarşamba Konferansları’’ na katılan Bıçak, ‘’İfade Özgürlüğü’’ konulu bir konuşma yaptı. Bıçak, ifade özgürlüğünün, temel insan haklarından biri olduğunu hatırlatarak, ‘’Otorite kullananların, insan haklarını sınırlamak için yapacakları ilk hamle ifade özgürlüğünü sınırlamaktır’’ dedi. Bir hukuk devletinde her şeyin özgürce konuşulabilmesi gerektiğini belirten Bıçak, ifade özgürlüğü olmazsa toplumda yeni fikirlerin ortaya çıkmayacağını, ifade özgürlüğüne tolerans gösterilmesi gerektiğini söyledi. Bıçak, şunları kaydetti: ‘’Ülkemizde insan haklarını korumak ve geliştirmek üzere dış baskıların zoruyla kurulmak zorunda kalan kurumlar son derece zayıftır. 2 yıl başkanlığını yaptığım Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığının sadece göstermelik olarak kurulduğunu görme imkânım oldu.’’
Bıçak, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasıyla ilgili örnekler vererek, ifade özgürlüğünü, ‘’demokratik bir toplumda yöneticilerin veya kamu makamlarının hoşuna gidecek şeyleri söyleme hakkı değil, her türlü düşünceyi açıklama özgürlüğü’’ olarak tanımladı.
İfade özgürlüğünün kapsamı hakkında detaylı bilgi veren Bıçak, ifade özgürlüğünün bilgi ve fikir alma ile sahip olunan bilgi ve fikirleri yayma özgürlüğü olarak 2 unsurunun bulunduğunu belirtti. Bıçak, ifade özgürlüğünün ilkelerini ve sınırlarını da anlatarak, yakın tarihin ifade özgürlüğü sınırlamalarıyla dolu olduğunu söyledi.
|
/ ANKARA
23.03.2007
|
|
|
Babacan: AB perspektifi değer kattı |
Devlet Bakanı Ali Babacan, “Türkiye’nin AB perspektifi ülkemizin taşını toprağını altın haline getirdi” dedi.
Macaristan ziyareti sona ermeden önce Türkiye’nin Budapeşte Büyükelçiliğinde Macar gazetecilere mülâkat yapan Babacan, mülâkatın ardından İstanbul’daki İETT arsasının satılmasıyla ilgili sorusuna: “Hayırlı olsun. Zaten son dönemlerde Türkiye’nin içinden geçmiş olduğu reform süreci, Türkiye’nin uygulamakta olduğu makro ekonomik politikalar, Türkiye?nin AB perspektifi, ülkemizin taşını toprağını altın haline getirdi. Dolayısıyla bu değerler rakamlar, bu rakamlar çok da kimseyi şaşırtmasın. Artık gerçek anlamda hızla ilerleyen ve gelişmiş bir ülke olma yoluna giren bir ülkeyiz. Bunun da yansımalarını her yerde görüyoruz” cevabını verdi.
|
/ BUDAPEŞTE
23.03.2007
|
|
|
Müzakereler yeniden başlıyor |
Avrupa Birliği’nin, Türkiye ile üyelik müzakerelerine 29 Mart’ta yeniden başlayacağı bildirildi.
Fransız Le Monde gazetesi dünkü sayısında müzakerelerin 29 Mart’ta yeniden başlayacağını yazdı. Müzakerelerin Brüksel’de yapılacağını belirten gazete şöyle devam etti: “Türkiye ile görüşmelerde, işletmeler ve sanayi politikasına ilişkin başlık ele alınacak. Bu, AB’nin, Türkiye limanlarını ve havaalanlarını Rum gemi ve uçaklarına açmadığı sürece, müktesebatın 35 başlığının 8 başlığında müzakereleri askıda alma kararını verdiği 11 Aralık 2006 tarihinden bu yana Türk ile Avrupalı müzakerecileri arasındaki ilk buluşma olacak.”
|
23.03.2007
|
|
|
Erdoğan: Su zengini ülke değiliz |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bizde yanlış bir kanaat var; kime sorsanız size Türkiye’nin su zengini bir ülke olduğunu söylüyor. Halbuki biz bilimsel manada maalesef su zengini bir ülke değiliz. Bu sebeple mevcut sularımızı iyi değerlendirmek durumundayız” dedi.
Erdoğan, Dünya Su Günü dolayısıyla Antalya’da düzenlenen “Uluslararası Dünya Nehir Havzaları Yönetimi Kongresi”nde yaptığı konuşmada, insan hayatının ayrılmaz bir parçası olan suyun, sınırsız bir kaynak olmadığının bütün dünyada artık daha yüksek bir sesle dile getirildiğini belirtti. Kuraklığın, insanların, yaşama alışkanlıkları sebebiyle her geçen gün büyümekte olan küresel ısınma tehlikesinin somut sonuçlarından biri olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Küresel sıcaklıklar, binlerce yıl öncesindeki dönemlerde olduğundan çok daha hızlı bir şekilde artıyor. Bugün, dünyadaki bir milyar insan yeterli içme suyuna, 2.5 milyar insan da sağlıklı suya ne yazık ki sahip değil. Sadece bu rakamlar bile su kıtlığının ulaştığı boyutları gözler önüne sermeye yetiyor” diye konuştu. Erdoğan, su kıtlığının, 21. Yüzyılın en önemli problemlerinden biri olduğunu belirterek, su kıtlığının, insan sağlığına yaptığı olumsuz etkilerin yanı sıra ülkelerin kalkınması içinde ciddi bir tehdit oluşturduğunu kaydetti. Erdoğan, uzun vadede Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyada su kıtlığı riskiyle karşı karşıya bulunulduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün, bin 500 metreküp olan kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının, 2030 yılında bin metreküp olacağına yönelik tahminler yapılıyor. Bizde yanlış bir kanaat var; kime sorsanız size Türkiye’nin su zengini bir ülke olduğunu söylüyor. Halbuki biz bilimsel manada maalesef su zengini bir ülke değiliz. Bu sebeple mevcut sularımızı iyi değerlendirmek durumundayız. Şu anda iyi değerlendirmiyoruz.”
|
23.03.2007
|
|
|
Dink’in 3 dâvâsı düştü |
Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi, uğradığı silahlı saldırıda öldürülen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink hakkında ‘’Türklüğe hakaret’’ ve ‘’adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’’ suçlarından açılan 3 davayı, ölümü nedeniyle düşürdü.
Alınan bilgiye göre, Dink’in, 19 Ocak 2007 tarihinde Şişli’de Agos Gazetesi önünde uğradığı silahlı saldırıda öldürülmesine ilişkin otopsi raporu ve öldüğünü gösterir nüfus kaydı Şişli Adliyesine ulaştı. Bunun üzerine Hrant Dink hakkında ‘’Türklüğe hakaret’’ ve ‘’adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’’ suçundan açılan 3 ayrı davanın dosyalarını inceleyen Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi, Dink’in ölümü nedeniyle bu davaları düşürdü. Dink’le birlikte bu davalarda yargılanan sanıkların dosyasını ayıran hakim, söz konusu sanıklar yönünden yargılamanın sürdürülebilmesi için yeni duruşma tarihleri belirledi.
|
/ İSTANBUL
23.03.2007
|
|
|
Türk ve Zana hakkında inceleme |
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Nevruz kutlamalarındaki konuşmaları dolayısıyla DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ve eski DEP milletvekili Leyla Zana hakkında inceleme başlattı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, DTP Genel Başkanı Türk ile Zana’nın önceki gün fuar alanındaki Nevruz etkinliği sırasında yaptıkları konuşmaları nedeniyle inceleme başlattı. Nevruz etkinliğinde yapılan konuşmaları incelemeye alan savcılık, Türk ve Zana hakkında dava açılıp açılmamasına karar verecek. Haklarında dava açılırsa Türk ve Zana, TCK’nın “Suç ve suçluyu övme” suçunu içeren 215. maddesi uyarınca yargılanacak.
|
/ DİYARBAKIR
23.03.2007
|
|
|
Hariri suikastına ilişkin Sakka hakkında bilgi alındı |
Eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri suikastına ilişkin Birleşmiş Milletler (BM) Soruşturma Komisyonunun iki görevlisi, Louai Sakka hakkındaki soruşturmayı yürüten savcı ve yargılamanın yapıldığı mahkemeden bilgi aldı.
Alınan bilgiye göre, Refik Hariri Suikastı BM Soruşturma Komisyonu üyesi biri İngiliz, biri Türk iki görevli, Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesine gelerek, Louai Sakka hakkındaki soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz ile görüştü. Görevliler, Sakka’nın yargılanıp ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldığı İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinden çeşitli bilgiler aldı. BM görevlileri, çalışmalarını tamamladıktan sonra Ankara’ya gitti. Türkiye’nin Beyrut Büyükelçiliğine başvurarak görüşme taleplerini Adalet Bakanlığına ileten BM Soruşturma Komisyonu görevlilerinin, Louai Sakka’nın Hariri suikastı içinde yer almış olup olmadığını, Türkiye’de yapılan soruşturma ve yargılama sırasında Sakka’nın bu ihtimali ortaya çıkaracak bir ifadesinin bulunup bulunmadığını ya da bu yönde bir bilgiye ulaşılıp ulaşılamadığını araştırdıkları bildirildi.
|
/ İSTANBUL
23.03.2007
|
|
|
Gül: MGK’nın tarihinde Başbakanın onayı var |
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın MGK toplantısının tarihi konusunda onayı olduğunu söyledi.
Üsküp’teki temaslarını tamamlayarak Ankara’ya dönen Gül, Esenboğa Havaalanı’nda gazetecilerin MGK toplantısının 10 Nisan’a alınması ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin toplantının gündeminde olup olmayacağına ilişkin soru üzerine, MGK’nın konularının belli olduğunu, gündemin başbakan ve diğer üyelerin teklifiyle oluşturulduğunu söyledi. Başbakanın tarih konusunda onayı olduğunu ifade eden Gül, başbakanın MGK toplantısının erkene alınmasını uygun gördüğünü, o sebeple o tarihin tesbit edildiğini kaydetti. Gül, cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde olunduğunu belirterek, oylamaların yapıldığı ve adayların belli olduğu bir ortam içinde MGK toplantısının yapılmasının belki çok uygun görülmemiş olabileceğini ifade etti.
|
/ ANKARA
23.03.2007
|
|
|
“Sünnîlerin ağabeyi” rolü yanlış |
MAZLUMDER İstanbul Şubesi ve Toplumsal Barış Platformu’nun birlikte düzenlediği “Irak Konferansı”nde Irak’ta bugünkü durum, Amerika’nın Irak’ı neden işgal ettiği, işgalin nasıl sona ereceği konuları tartışıldı. İki gün süren konferansta sunum yapan MAZLUMDER İstanbul Şube Başkanı Av. Mustafa Ercan, “Türkiye’nin sadece Sünnilerin ağabeyi rolüne soyunmasını doğru bulmuyorum” dedi.
İşgalden dolayı ölen 1 milyon Iraklı anısına Mecidiyeköy Kültür Merkezi’nde düzenlenen konferansın konuşmacılarından Yazar Ahmet Emin Dağ, “Gerçekler ve Dengeler” başlığı altında Irak’ta yaşananları anlattı. Dört yıl önce başlayan işgalin hala devam ettiğini hatırlatan Ahmet Emin Dağ, Irak’ta nelerin döndüğünün pek anlaşılamadığını söyledi. Konuşmasında istatistik bilgilerden bazılarını aktaran Dağ, ambargo ve işgal başlamadan önce Irak’ın yıllık gelirinin 90 milyar dolar iken, bugün ise bütün petrol gelirlerinin Irak’ın bütçesine girdiği düşünülerek hesaplandığında 35 milyar dolar olduğunu ifade etti. “Bebek ölümleri eskiden binde 80 iken, şimdi ise binde 150 oranında Irak’ta” diyen Dağ, eğitim imkanının da yüzde 90 oranından yüzde 10’lara düştüğünü anlattı.
Şiilerin ve Sünnilerin birbirlerine bakışı konusuna da değinen Dağ, “Şiilerin lider kesimi pragmatist bir şekilde, ötekileştirme politikası uyguluyor” dedi. Dağ, Sünnilerin lider kesiminin de şiileri ‘güvenilmez-işbirlikçi’ olarak gördüğünü aktardı. Dağ ayrıca, yılda ortalama 20-25 bin kişinin hayatını kaybettiği Irak’ta ölenlerin %90’ını sivillerin oluşturduğuna dikkat çekti.
“AMERİKA’NIN AMACI PETROLE SAHİP OLMAK”
Amerika’nın Ortadoğuda istikrarsızlık oluşturmak için Irak’ı işgal ettiği, işgalin Yahudiler tarafından yaptırıldığı gibi iddiaların doğru olmadığını ifade eden Küresel BAK Üyesi Roni Margulies, ise “Amerika’nın ne Ortadoğuda ne de dünyada istikrarsızlık oluşturmak gibi bir niyeti olamaz ve yoktur. Amerika’nın amacı petrol gibi çok değerli bir hammaddeye sahip olduğu için Ortadoğuda istikrar oluşturmaktır. Amerika’nın 300 milyonluk nüfusu içinde Yahudiler de 100 bin kadardır” dedi.
Amerika’nın İsrail’i desteklemesini de çıkarların örtüşmesine bağlayan Margulies, “Çıkarları örtüştüğü içindir ki Amerika İsrail’i sürekli desteklemektedir. Ama bu, budönem için geçerlidir. Başka bir dönemde, başka tarihte bu çıkarlar örtüşmediği takdirde Amerika’nın Irak’a yaptığını İsrail’e yapması işten bile değil” diye konuştu.
Margulies, Amerika’nın Yahudiler tarafından değil, büyük sermaye tarafından yönetildiğine de dikkat çekerek, Irak’taki direnişin ve Amerika’daki savaş karşıtı hareketin çok önemli olduğunu vurguladı. “Irak’taki direniş sayesinde Amerika Latin Amerika’da 5-6 yıldır birşey yapamıyor. Amerika’nın Irak’tan çekilmesi yenilgisi ve diğer ülke halklarının onu ciddiye almaması anlamına gelir. Bu nedenle çekilmeyecektir. Ta ki Washington sokakları Amerikan hükümetlerine yaşanmaz hale gelene kadar” diyen Margulies, Türkiye’deki savaş karşıtlarının da her zaman uyanık olması gerektiğini belirtti.
ERCAN: ABD DEVREDEN ÇIKMAK İSTİYOR
MAZLUMDER İstanbul Şube Başkanı Av. Mustafa Ercan ise, Irak’ta hayat şartlarından örnekler vererek, Amerika’nın etnik unsurları birbirine çatıştırarak da kendini devreden çıkarmak istediğini ifade etti. Ülkedeki fitnenin muhtemelen istihbarat örgütleri tarafından çıkarıldığını söyleyen Ercan, “Irak konusunda Türkiye’nin sünnilerin ağabeyi rolüne soyunmasını da doğru bulmuyorum. Buna itiraz etmemiz gerekir. Eğer bir ağabeylik yapılacaksa, bütün insanlar için böyle bir misyonu olduğunu söylememiz gerekir” dedi.
KARAN: KENDİ CEHALETİMİZE DE BAKALIM
Toplumsal Barış Platformu Sözcüsü Ersin Doyran’ın edebi bir konuşmayla Irak’taki insanların acılarına dikkat çektiği panelde Radikal Gazetesi Dış Haberler Şefi Ceyda Karan da bilgi edinmenin önemine değindi. Büyük medyanın bütün enformasyonu, bilgiyi manipüle etmesinin önemli bir mesele olduğunu söyleyen Karan, fertler olarak bizlerin de bilgi edinme çabamızın yetersizliğini eleştirdi. “Vikipedi adlı sitenin Türk versiyonunda Irak’la ilgili sayfalarda, ‘Sümerler tarihinde Irak nedir?’ diye başlayan dökümanlar var. Orada yazılanlara göre güye Irak Osmanlı’ya o kadar uzakmış ki Irak demişler. Bu toplumun insanları Ortadoğu coğrafyasının insanlarının başına galiba ne geliyorsa çok fazla bilgi edinme çabası içinde olmamaktan, tarihini unutmaktan tarihi bir bilgiyi sürekli örselemekten, öğrenmek istememesinden geliyor. O yüzden de tepemize bombaları bu kadar kolay düşürebiliyorlar” diyen Karan, Bush’un cehaletiyle dalga geçerken kendi cehaletimize de bakmamız gerektiğini vurguladı.
Naciye Kaynak -Ayşe Kolukısa - Müyesser Akçiçek
|
/ İSTANBUL
23.03.2007
|
|
|
İstanbul yağmura kavuştu |
İstanbul'da uzun süreden bu yana mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıkları yağan yağmur ile birlikte normal seviyesine geriledi.
Mevsim normallerinin üzerindeki sıcaklar nedeniyle endişeli bekleyiş yaşayan vatandaşlar, yağan yağmur ile birlikte rahat nefes aldı. Yağışın yer yer trafik sıkışıklıklarına yol açtığı gözlenirken, vatandaşların yağmurdan korunmaya çalışmaları renkli manzaraların oluşmasına neden oldu. Uzun zamandan beri normallerin üzerinde seyreden sıcaklıklar yağan yağmur ile birlikte normal değerlerine döndü. Yağan yağmur ile birlikte yollarda yer yer trafik sıkışıklığı yaşandığı gözlenirken, su birikintileri oluştu. Bazı vatandaşlar yağmurdan şemsiyeleri ile korunmaya çalışırken, bazıları da bina önlerinde yağmurun dinmesini bekledi.
|
/ İSTANBUL
23.03.2007
|
|
|
HSYK toplantısı yine yapılamadı |
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Adalet Bakanlığı Müsteşarı Fahri Kasırga’nın sağlık sorunları sebebiyle hastaneye sevk aldığı bildirildiğinden Müsteşar Vekili’nin toplantıya katılması yönünde Adalet Bakanlığına yazı yazıldığını, ancak yazıya cevap verilmediği ve toplantının yapılamadığını bildirdi.
HSYK, Danıştay ve Yargıtay’ın boş üyeliklerine yapılacak seçim gündemiyle dün saat 10.00’da yeniden toplandı. Toplantı sonrasında HSYK’dan yapılan yazılı açıklamada, Yüksek Kurulun, dün saat 10’da başlayan toplantısına Kasırga’nın sağlık sorunları sebebiyle hastaneye sevk aldığı, Personel Genel Müdürülüğünde görevli tetkik hakimi Nihat Ulusu’nun görevlendirilip sözlü olarak dün saat 10.22’de bildirildiği ifade edildi. Açıklamada, “Adalet Bakanlığı Müsteşarı Vekili’nin toplantıya katılması Yüksek Kurul’un çalışmalarının sağlanması yönünde Adalet Bakanlığı’na yazı yazılmış, ancak herhangi bir yanıt verilmemiş, toplantı yapılamamıştır” denildi.
|
/ ANKARA
23.03.2007
|
|
|
|