Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 08 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Demokles’in kılıcı, sürekli sallanacak mı tepemizde?

Buyrun, bu işler nasıl düzelecek söyleyin..

“Hukukçu”lara, “yönetici”lere, “âkil insan”lara çağrım..

“Ne oldu yine, ne var canınızı sıkan” diyeceksiniz.. Canımızı sıkan değil, daha önce sıkılan canımızı rahatlatan bir karar var önümüzde.. Karar güzel ama, o kadar açık bir hukuka aykırılık olmazdı ki, sonrasında da böyle sevindirici bir karar çıksın..

İki adım ileri gidiyoruz, sonra durup, hatta geriye gitmeye çalışıp, sonra tekrar ilerlemeye devam ediyoruz..

Halimiz bu..

Olayımız; eski belediye başkanlarından, Milli Gazete yazarı SelahaddinAydar’ın başından geçiyor..

Sayın Aydar’ın, Milli Gazete’de yayınlanan bir yazısı sebebiyle, aleyhinde TCK 312/2’den dava açılmıştı. Yazının konusu; 28 Şubat’ta mütedeyyin insanların temel haklarının kısıtlanmasının eleştirilmesine yönelik. Dava açılmış ve mahkûmiyet kararı verilmişti.

Temyiz incelemesini yapan 8. Ceza Dairesi de, çok önceden beri bildiğiniz üzere, bu tür davalarda düşünce özgürlüğünü kısıtlayıcı kararlar alıyor.. Erbakan hakkındaki mahkûmiyet kararı ortada.. Erdoğan’ın hapis yattığı karar ortada..

İşte; sayın Erbakan ve Erdoğan’ın da mahkûmiyetlerini onayan dairenin, SelahaddinAydar hakkındaki kararı da onaması üzerine, dosya savcılık talebi ile Ceza Genel Kurulu’na gitti. Hemen söyleyelim, Yargıtay Başsavcılığı’nın bu iyiliğini unutmamak gerekir. Çünkü her onama kararı, öyle Ceza Genel Kurulu’na gitmez. Ancak Yargıtay Başsavcılığı uygun görecek ki, Ceza Genel Kurulu’na dosya gönderilebilinsin..

Başsavcılığın iyiliği; Ceza Genel Kurulu’nun kararı ile daha net ortaya çıktı.

Karar bozulmuştu!

312/2’ye aykırılıktan verilen onlarca kararı AİHM tarafından insan haklarına aykırı bulunarak, Türkiye aleyhine tazminat kararı verilmesine sebeb olan 8. Ceza Dairesi’nin onama kararı, Ceza GenelKurulu tarafından ortadan kaldırıldı.

Oy çoğunluğu ile de olsa, “Beraat kararı verilmeli” yönünde özgürlük yanlısı bir karar çıkmıştı.

Bu arada da, Türk Ceza Kanunu değişmiş; TCK 312/2’den yapılacak yargılamalar, düşünce özgürlüğünün genişletilmesi çalışmaları çerçevesinde, DGM’lerin görev alanından çıkarılıp, asliye ceza mahkemelerinin görev alanına alınmıştı.

Evet, DGM üç hakimli bir mahkeme. Asliye ceza ise, tek hakimli mahkeme.. Üç hakimli bir mahkeme, tek hakimli mahkemeye göre, sanığın daha adil bir uygulamaya muhatap olması için bir güvencedir.

Ama DGM’lerin durumunu biliyorsunuz. Şu anki ismi de, “Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi” zaten.. “Özel” denildiğine göre, orada durup düşünmeniz ve “Bir iş vardır bunun içinde mutlaka” demeniz gerekir. Gerçekten de öyledir; “Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi” gerçekten “özel”dir!

Uzun lafın kısası, Türkiye’deki ceza davalarında en üst kurul olan Ceza Genel Kurulu’nun “Suç yok, beraat etmelidir” diyerek bozduğu karar, İstanbul’a geldiğinde, kanun değişikliği sebebiyle hemen kısa bir karar sonrasında, yeni bir hüküm verilmek üzere dosyası ile birlikte Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi gerekirdi.

Ama “durumdan vazife çıkarılmış”, yetkili olunmadığı halde, şaşırtıcı bir karar ile “direnme kararı” verilip, yeniden mahkûmiyet yönünde karar alınmıştı.

Oysa olay çok basitti..

Önceki kanun DGM’yi yetkili kılmış, doğru. O tarihte yetkili olan DGM karar vermiş, esas açısından kararı yanlış ise de, yetki açısından kararı kanuna uygundu.

Ama bu arada kanun değişmiş, “DGM’ler değil, Asliye Ceza Mahkemesi yetkili kılınmıştı.. Artık hukukçu olmanıza gerek yok, bu dosyada karar vermek gerekirse, yeni kanun Asliye Ceza Mahkemesi’ni yetkili kıldığına göre, kararı da yeni yetkili mahkemenin vermesi gerektiğini herkes söyleyecektir.

Üstelik, daha önceden yetkili olan DGM de yok artık. Lağvedilmiş o mahkemeler. Yerlerine Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi kurulmuş ama, “1 nolu DGM”nin yerine “1. Özel Yetkili Ağır Ceza”, “2 nolu DGM”yerine “2. Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi” şeklinde bir kapatma, yerine yeni mahkeme açma yapılmış değil..

Genel olarak DGM’ler kapatılmış. Genel olarak Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi kurulmuş.

Dolayısı ile Ceza Genel Kurulu “Beraat verilmeliydi” diyerek kararı bozduğunda, zaten dosya direkt yetkili Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilmeliydi. Çünkü, DGM diye bir şey kalmamıştı ki, eski mahkemesine gitsin!

DGM’lik suçların, DGM’ler kapatıldığında özel yetkili ağır ceza mahkemelerine aktarılması ile ilgili kural da, “Yeni kanunda da, özel yetkili ağır ceza mahkemesinin yetkili olduğu suçlar için” geçerli olduğundan, sayın Aydar’ın dosyası direkt Asliye Ceza Mahkemesi’ne gelmeli idi.

Yapılmadı... Yapılmamasından belliydi bir şeyler olacağı..

Ve oldu da. Duruşmada, sayın Aydar’ın avukatının itirazına rağmen, yeniden mahkûmiyet kararı verildi. Eleştirdik bu yanlış kararı..

Prosedür yürüdü.. Bir sene sonra, Ceza Genel Kurulu yeniden “Karar yanlış” dedi.

Şimdi çağrımı yenileyeyim: “Böyle sürekli, Demokles’in kılıcı sallandırılacak mı tepemizde?”

Yok mu, bu kadar basit bir “karar”ı dahi “yanlış” alanlar için bir soruşturma?

Hep, “Cezaevine girdik, giriyoruz” diye manevi işkence ile mi yaşayacağız biz?

Vakit, 7.3.2007

Ali KARAHASANOĞLU

08.03.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Korku cumhuriyeti

  Demokles’in kılıcı, sürekli sallanacak mı tepemizde?

  Fişlenmek istemeyen kamusal alanda çay içmez

  İstanbul sokaklarında yarım milyon işsiz dolaşıyor


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004