Toplumumuzun bir bölümü, 10’uncu yıldönümünü dolduran 28 Şubat tipi bir askeri müdahaleyi hala mümkün görüyor. Hatta daha da ileri gidenlerimiz var. Askeri kışkırtmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bir müdahaleye çanak tutuyorlar. Asker müdahale ettiği taktirde, kendilerine de bir görev (!) düşeceğini sananlarımız da, ellerinden geleni artlarına bırakmıyorlar. Herkesin bir başka beklentisi var.
En büyük hedefleri de Cumhurbaşkanlığı seçimleri.
Çankaya’ya, laik rejimi değiştirip dine dayalı bir Cumhuriyet modeli kurmak isteyen birinin çıkması durumunda, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) mutlaka müdahale etmesi gerektiğine inanıyorlar.
Acaba hayallerine ulaşabilirler mi?
Bugünün Türkiye’sine ve uluslararası konuma bakarsak, acaba yeni bir 28 Şubat yaşanabilir mi? Belki yaşanabilir. Ancak bunun siyasi, sosyal ve ekonomik faturası ne olur?
Önce Türkiye’den başlayalım ve her şeyin başında TSK’nın nabzını tutalım.
Bugünkü komuta heyeti, TSK’nın yeni bir maceraya girmesini kesinlikle istemiyor. TSK’nın içinde, çoğunlukla da dışında 28 Şubatçı grupların bulunduğu biliniyor. Aralarında sivil ve emekli askerlerin ağırlıklı şekilde yer aldığı bu kesim, yeni bir 28 Şubat’ın yakınlığına inanıyor olsalar dahi, Genelkurmay bu yaklaşımdan çok uzak görünüyor.
Düğmeye bastıkları anda nasıl bir manzara ile karşı karşıya kalabileceklerini çok iyi biliyorlar. Bugün için bir müdahaleyi gerektirecek veya haklı çıkartacak bir durumun bulunmadığını biliyorlar. Kuşkulu ve kaygılılar, ancak aynı zamanda, ülkeyi, seçimleri kazanmış bir partinin yönettiğinin, her ne kadar farklı düşünseler dahi bu partinin Türkiye’yi şeriat düzenine taşıdığına dair somut verilerin bulunmadığının da farkındalar. “Bunların kafalarının arkasında din devleti yatıyor” diyerek müdahale edilemeyeceğini de en iyi onlar biliyor.
Müdahale edildiği taktirde toplumun genişçe bir kesimini karşılarına alacaklarının bilinci içindeler. 27 Mayıs veya 12 Eylül koşullarının çok gerilerde kaldığını, 28 Şubat 97 örneğinin dahi, bugünkü durumla karşılaştırıldığında çok değişik değerlendirildiğini de biliyorlar.
Türkiye’nin önemli bir Kürt sorunuyla boğuştuğunu, asker ağırlığının artacağı yeni bir 28 Şubat denemesiyle bu sorunun da köpüreceğinin, iç ve dış güçler tarafından özellikle köpürtüleceğinin de farkındalar.
Ülkenin liberal ve demokrat kesimlerini de karşılarına alacaklarını ve kolay kolay işin içinden çıkılamayacak bir ortam yaratacaklarının bilincindeler.
Bu listeye bir de uluslararası ilişkileri eklemek gerekir.
Dolaylı veya dolaysız yeni bir 28 Şubat isteyen çevreler belki iyi hesap edemiyorlar, ancak TSK, böyle bir olasılıkta en başta Avrupa, ardından da Amerika’dan sert tepkilerle karşılaşılacağının, Türkiye’nin dış prestiji ve imajının büyük darbe yiyeceğinin de farkında.
Bu senaryonun ne anlama geleceğini tahmin etmek hiçte zor değil: Türkiye’nin siyasi istikrarsızlığı, ekonomik çöküntüsü demektir.
Bütün bunları tahmin ettiğim için yazmıyorum. Bu yazıyı hazırlayabilmek için üst düzey komuta heyetiyle bütün bu konuları konuşup, tartıştım. Edindiğim izlenimi sizlere yansıtıyorum.
Posta, 28.2.2007
|