Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinin çok sorunlu bir madde olduğunu kabul etmeyen sağduyulu yurttaş sayısı her geçen gün biraz daha azalıyor.
Yargı erkinin verdiği bir dizi anlaşılması olanaksız karar nedeni ile şimdilik sorun maddede gönderme yapılan ‘Türklük’ ifadesinden kaynaklanıyor gibi gözüküyor.
Yargının anlaşılması zor ve kanımca yargı erkinin gelecek dönemlerde iftiharla hatırlamayacağı bu kararların başında da Yargıtay’ın Hrant Dink kararı geliyor ve ben hala bu yüce yargı organı mensuplarının bu metinden, bilirkişi kararına rağmen bu sonucu çıkarabilmiş olmalarını büyük bir hayret ve şaşkınlıkla karşılıyorum.
Ancak, bugünkü yazımda ele almak istediğim konu Hrant Dink kararı ya da 301. maddede sırıtırak duran, buram buram ırkçılık çağrıştıran ‘Türklük’ kavramı değil.
Maddenin ciddi bir okuması yasa koyucunun ya da yasa metnini hazırlayanların devlet kavramına bakışlarının ne kadar tuhaf olduğunu bizlere bir kez daha gösteriyor.
Maddenin devlet anlayışı tuhaf değil mi?
Maddenin birinci paragrafı, Türklüğü, cumhuriyeti ve yasama organını alenen aşağılayan kişiye ceza öngörüyor; yukarıdaki eleştirileri saklı tutarak burayı atlıyorum; üç ve dördüncü paragraflara da burada değinmeyeceğim zira konumla doğrudan ilintili değil.
Benim esas üzerinde durmak istediğim konu ikinci paragrafta yer alan ifadenin çağrıştırdığı devlet anlayışının çarpıklığı.
Devlet üç temel erkten, yasama, yürütme ve yargıdan ve doğal olarak bu erkler bünyesinde görev yapan kamu görevlilerinden oluşuyor.
Maddenin birinci paragrafı TBMM’yi yani yasamayı zaten kapsam içine alıyor.
İsterseniz bu ikinci paragrafı aynen yazalım: ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni, devletin yargı organlarını, askeri ve emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’
Maddenin ikinci paragrafı, ‘devletin yargı organları’ ifadesini kullanarak yasamanın yanısıra (birinci paragraf) yargı erkini de kapsama alanına sokuyor ve geriye esas sorunlu alan ‘yürütme’ erki kalıyor.
İkinci paragrafın başlangıcında ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ ifadesi kullanılıyor ve sorun kanımca burada başlıyor.
Şayet bu ifade yani ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ ifadesi yürütme erkinin tümünü kapsıyor ise devre bir anlamda kapanmış oluyor. Yani yasama, yargı ve yürütme zikredildiği için tüm devlet erkleri kapsanmış oluyor ve o zaman zaten yürütmenin bir parçası olan ‘askeri ve emniyet teşkilatları’ ifadesinin tekraren metinde yer alması anlamsızlaşıyor.
Maliye ya da hariciye teşkilatlarını alenen aşağılamak 301 kapsamına girmiyor mu?
Şayet bu yorumum doğru ise yürütme erkinin zikredilmesine rağmen ‘askeri ve emniyet teşkilatı’ ifadesinin tekraren kullanılması, devlet anlayışımız içinde silahlı bürokrasiye tanınan hukuk dışı ayrıcalıkların yasa metninde dahi vurgulandığının bir kanıtı.
Yok, ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ ifadesi yürütme erkini değil de sadece eski tabirle kabineyi kapsıyorsa, o zaman durum daha da tuhaflaşıyor. Zira madde metninde ‘kabine’ dışında sadece ‘askeri ve emniyet teşkilatının’ sayılmış olması, örneğin devletin maliye ya da hariciye teşkilatlarını yasa kapsamı dışında tutuyor, yani bu kurumları ve teşkilatları alenen aşağılamayı serbest bırakıyor demektir ki doğrusu biraz tuhaf, hatta oldukça ilginç bir yaklaşım ve anlayış.
Sözün özü
Yasa metninde kısaca yasama, yargı ve yürütme ile tüm kamu görevlileri dense idi maddenin yansıttığı anlayış daha çağdaş olurdu ve belki de tuhaf olan da o olurdu diye düşünmeden edemiyorum.
Star, 12.2.2007
|