Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Yeniden AB

17 Aralık 2005’te alınan müzakere tarihi ile AB ile ilişkilerimiz hareketli bir sürece girmişti. Bundan böyle tam üyeliğe doğru dönüşü olmayan bir yola girdiğimizi düşünmek bizi heyecanlandırmıştı. O zamanlar en fazla konuşulan, tartışılan konuydu AB ile ilişkilerimiz. Gazetelerde en çok yer alan haber ve yorumlar AB üzerine idi. Öyle ki, bir araya gelen bir kaç insan, hemen konuyu AB’ye getiriyor ve “girelim-girmeyelim” şeklinde bir tartışmadır başlıyordu.

O günlerden bugüne geldiğimizde ise, gerek basında olsun gerek halkımızda olsun o eski heyecanın kalmadığını gözlemliyoruz. Bir zamanlar AB’yi fanatikçe destekleyenlerin de sesinin kısıldığını, AB’ye karşı direnç gösterenlerin de bu durumdan memnun olduklarını ve “Biz dememiş miydik?” havasına girdiklerini görüyoruz.

AB taraftarı hararetli ve iddialı yazılar yazan yazarlarımız da artık farklı konulardan bahsediyorlar. Onların ümidi devam etse de, heyecanları zayıflamış bulunuyor. Kamuoyu yoklamalarında AB taraftarlarının oranı gittikçe düşen bir seyir takip ediyor. Halk olarak neden bu konuda şevkimizin kırıldığı sorusunun cevabı ise bir kaç cümle ile açıklanacak kadar kısa ve basit değildir.

Bu durumun gerek AB, gerekse Türkiye tarafından kaynaklanan çeşitli sebepleri bulunuyor. Her iki taraftan da bu sürece takoz koyan gelişmeler yaşanıyor. Gerek AB ülkelerinde, gerekse Türkiye’de yükselen milliyetçi duygular bu engellerin başında geliyor. Belki bu duygularla hareket edenlerin sayısında bir artış yok ama, seslerini yükselttikleri için karşı tarafta bir zafiyet olduğu imajı doğuyor.

Dışarıdaki gelişmeler zaten var olan beklenen gelişmeler ama, içerideki heyecanın sönmesi, hükümetin siyasî kaygılarından kaynaklanmaktadır. Gerçekten de son yıllarda hükümet kanadının söylemlerinde milliyetçi vurgular ağır basmaktadır. Basında MHP’nin yükselişte olduğu şeklindeki haberler, hükümeti milliyetçi oylara sahip çıkmaya yöneltmiş bulunuyor. Hatta son günlerdeki “Sen ırkçısın, gerçek milliyetçi benim” şeklindeki tartışmalar da aynı kaygıları taşımaktadır.

Bir başka husus da, 301. maddenin hükümet tarafından sahiplenilmesi ve değiştirilmesi yönünde bir adım atılmamasıdır. Hrant Dink’in öldürülmesinden sonra daha çok dikkatleri üzerine çeken bu madde, AB tarafından mutlaka aşılması gereken bir engel olarak görülmektedir. “Başka ülkelerde de buna benzer ceza yasaları var” demek derde deva değildir. Bizdeki uygulama AB ülkelerindeki uygulamaya geçmediği müddetçe, bu maddenin gölgesinden kurtulmak mümkün değildir. Bunun için Adalet Bakanının beklediği zihniyet değişimi için milletçe daha çok uzun süre beklemek gerekmektedir. Ya da uygulayıcıların inisiyatifine bırakmadan bu maddenin ya daha net ifadelerle değiştirilmesi, ya da tamamen kaldırılması gerekmektedir. Milliyetçi oyların kaçmasından korkan hükümet bu maddeye de dokunmaktan çekiniyor.

Hükümetimiz iş başına gelirken demokratikleşme yolunda ileri adımlar atacağını vaadetmişti. Bu konuda bizleri de umutlandırmıştı ama bu adımlar yetersiz kaldığı için bugün gelinen nokta da pek tatmin edici değil. Her iki tarafta da yaşanan duygusal ve siyasî menfaatler bir tarafa bırakılıp, Türkiye’nin müzakere sürecinin tam üyeliğe doğru kararlı adımlarla sürdürülmesi, hem AB’nin hem de Türkiye’nin yararınadır. Bu süreçte yapılması gereken ve bize düşen hem Türkiye, hem de AB kamuoyunu gereksiz önyargı ve tutumlarından arındırmak ve bilinçlendirmek olmalıdır.

AB sürecinin bu tıkanıklığını açmak ve 2006 yılı başındaki heyecanı yeniden canlandırmak için, AB gönüllüsü sivil toplum örgütlerine büyük görevler düşmektedir. Onların gayretleri hükümeti de gayrete getirebilir.

Mehtap YILDIRIM

13.02.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004