Aslında cemaatler, tarikatlar günümüzde birer “lobi” gibi... “Sivil toplum örgütü” gibi... Ve de “önemli bir Türkiye gerçeği.”
“Bu kesimler” uzun süre devletten uzak durdular.
“Başımız devletle derde girer” diye çekindiler.
“Siyasetle” ilgilenmediler.
Kapılarını çalan siyasetçilere de “bizim dünya işleriyle ilgimiz yok... Siz kendi yolunuzda gidin, biz kendi yolumuzda” dediler.
***
Ama zamanla siyasetçiler “tarikatları, cemaatleri” rahat bırakmadılar.
Onların bir bölümünü “siyasete çekmeyi başardılar.”
Yine onların bir bölümü de “siyasetten, siyaset üzerinde etkili olmaktan, Meclis’e girmekten, devlette bazı yerlere gelmekten” hoşlanmaya başladılar. (...)
***
Siyasette tarikat-cemaatle “doğrudan bağı olanlar” var.
Süleymancılar’ın eski lideri merhum Kemal Kaçar Adalet Partisi milletvekiliydi.
Şimdiki lider Ahmet Denizolgun ANAP milletvekiliydi... Bakandı.
Turgut ve Korkut Özal, Nakşi tarikatının Mehmet Efendi kolundandı. (Prof. Erbakan da)
***
Bir de tarikat-cemaatle “doğrudan ilişkisi” olmayan, ama bu kesimlere “yakın duranlar” var.
Seçim dönemlerinde “onların desteğini bekleyenler” var.
“Lider düzeyinde kişisel dostluk” kuranlar var. (Bülent Ecevit-Fethullah Gülen ilişkisi)
***
Günümüzde “en güçlü kesim” Nurcular.
Onlar da 2 kol:
Fethullah Hocaefendi cemaati ile Yeni Asya grubu.(...)
Sabah, 9 Şubat 2007
|