“Türk Ceza Kanunu’nun 301’nci maddesinde ısrar Türkiye’ye zarar veriyor” diyen Ömer Sabancı’nın TÜSİAD’ına ne oldu?
“301’inci madde örneğinde olduğu gibi demokratik açılımlar lehine iradesini ortaya koymak yerine mevcut atmosfere kendini teslim edenler, karamsarlığı besliyorlar” diyen Mustafa Koç’un TÜSİAD’ına ne oldu? “301’le Türkiye’nin demokratik onuru zedelendi. Kendine özgüveni olmayan bir ülke profili çizmeye başladı. Ülkenin zekâsından şüphe edilir oldu” diyen Bahadır Kaleağası’nın TÜSİAD’ına ne oldu?
“Türkiye artık bu konuda kendi korkularından arınarak gerçekçi düzenlemeler yapmalıdır” diyen Meral Gezgin Eriş’in İKV’sine ne oldu?
Herhalde özgüvenlerini yitirdiler. Ya da “Mevcut atmosfer”e teslim oldular. Çünkü 8 sivil toplum örgütüyle birlikte uzun arayışlar ve tartışmalardan sonra 301 değişikliği için buldukları formülün mantıklı başka açıklaması yok.
Yeni TCK’nın 301’i yerine bula bula eski TCK’nın 159’uncu maddesini buldular; iyi mi?
Neymiş, 301’deki “Aşağılama” kavramının muğlaklığını eskinin “tahkir ve tezyif” tanımıyla gideriyorlarmış.
Sanki 2001’de yayınladığı “Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri ve AB Kopenhag Siyasi Kriterleri” raporunda “tahkir, tezyif, tahrik” unsurlarının muğlak olduğunu, belirginleştirilmesi gerektiğini söyleyen TÜSİAD değilmiş gibi!
Gerekçeleri de akıl alacak gibi değil: “Böylece tahkir ve tezyif kastı taşımadan açıklanacak ifadelerin suç kapsamı dışında tutulması sağlanacak. Böylece suç somut ve yakın tehlike suçu niteliği kazanmış olacak.”
Sanki dünyada kıyameti koparan davalarda Hırant Dink, Orhan Pamuk, “tahkir ve tezyif” iddiasıyla yargıç karşısına çıkarılmamış gibi! Sanki “Tahkir ve tezyif”ten onlarca, yüzlerce kişi mahkum olup cezaevine girmemiş gibi!
Ah, haklarını yemelim; lütfettiler, cezanın üst sınırını 3’ten 2 yıla indirdiler, bir de “Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde verilecek ceza üçte bir oranında artırılır” fıkrasının iptalini istediler. Sağolsunlar!
Gerekçe ardına sığınmak
Hani sivil toplum örgütlerinin birinci görevi daha çok demokrasi, daha derin demokratikleşme, daha çok özgürlük idealine öncülük etmekti?
Önerdikleri değişiklik yine “Türklüğütahkir ve tezyif eden” diye başlıyor. 301’den aşılan tüm davaların dayandırıldığı “Türklük” kavramı yerine “Türk Milleti” bile diyemediler. Neymiş; madde gerekçesine “Türklük kavramıyla Anayasa’nın 66’ncı maddesinde ifade edilen ‘Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür’ ifadesi bağlamında ‘Türk Milleti’ anlaşılır” ibaresi koyacaklarmış. Niye maddeye koyamıyorsunuz? Sivil toplum cesareti, öncülüğü bu mu?
Haydi ondan vazgeçtik; Sicili yüklü eski 159’daki “tTahkir ve tezyif”e sığınmak yerine suça somutluk kazandıracak “Hakaret ve sövme” ifadesini tercih edemez miydiniz?
Ondan da vazgeçtik, en azından “Kasten” sözcüğünü ekleyemez miydiniz?
Ondan da vazgeçtik, savcıların “Re’sen” soruşturma açmalarını önlemek için, Adalet Bakanlığı’nın izni koşulu getiremez miydiniz?
Vazgeçin. Geri çekin önerinizi. Bırakın madde öyle kalsın.
Hiç değilse “Sakın ha; 301’in virgülüne bile dokunulmasın” uyarısı yapan ve değişmesini isteyenleri “Sevrciler’in taşaronluğu” ya da “Lozan’ın rövanşını almak isteyenlerin işbirlikçiliği” ile suçlayanların hedefi olmaktan kurtulursunuz.
Bırakın madde öyle kalsın.
Nasıl olsa Hrant Dink öldü. Nasıl olsa Orhan Pamuk sürgüne gitti!
Nasıl olsa Türkiye artık dikensiz gül bahçesi...
Sabah, 9 Şubat 2007
|