Türkiye’nin ateşi körükleyecek bir girişimden çok, sorunun tüm taraflarını kuşatacak bir yaklaşım sergilemesi bekleniyor.
KErkük bir ateş topu gibi Ankara’nın gündeminde. ‘Kerkük’teki gelişmelere bakınca demografinin değiştirilmesi gayretine seyirci kalamayız. Bu değişiklikten sonra referandum doğru olmaz. Bunlara seyirci kalınamaz.’ Bu sözler Başbakan Erdoğan’ın geçen hafta yaptığı grup konuşmasından. Zaten ABD ile başlayan restleşmenin merkezine de ‘Kerkük Irak’ın iç meselesi midir, değil midir’ tartışması yerleşti.
Kerkük konusunda rakamlar ve istatistikler üzerinden devam eden tartışmalara şöyle bir gözatalım. Sözgelimi Kürtlerin kendi tezleriyle ilgili en önemli dayanaklarından birisi 1957 yılında Irak’ta yapılan genel nüfus sayımı. Buna göre Kerkük nüfusunun % 48’i Kürt, %28’i Arap ve %21’i de Türkmen’lerden oluşuyor.
Kerkük sorunu, daha doğru ifadeyle ‘Musul Vilayeti meselesi’ Lozan’da çözümsüz kalan konulardan. O günden bu yana birkaç farklı tez Irak’ta gelişen politik şartlara göre güç kazanıyor ya da kaybediyor. Birincisi Kürtler, özellikle Saddam yönetiminin Kerkük’te Araplaştırma politikası izleyerek Kürtleri zorla göç ettirdiğini söylüyor.
ABD’nin Irak’a gelişinin ardından Türkmenlerin gündeme getirdiği tez ise, Kerkük’e Kürt nüfusun göç ettirildiği ve bu yolla demografik yapının bozulduğu yönünde. Kürt partilerinin kabul ettiği 60 bin rakamından yüzbinlere kadar ulaşan çelişkili Kürt göçü iddiaları dolaşıyor Kerkük için.
Elimizde nüfusu doğru dürüst ortaya koyacak bir sayım yok. Ama son iki seçim neresinden bakarsanız bakın Kerkük’teki mevcut durumla ilgili fikir vermeye yetiyor. 2005 başındaki seçimde Irak Türkmen Cephesi, Kerkük’te 75 bin oy aldı. 2005 sonundaki seçimde oyları 75 binden 59 bine düştü. (% 16’dan % 9’lara geriledi.) Kerkük’te sadece bir milletvekili çıkarabildi. Kerkük’te her iki seçimde de 250 bine yakın oy alan Kürt ittifakının oy oranı % 60’a yaklaştı.
Bütün kavga, 2007 yılı sonunda yapılması planlanan referandumla ilgili. İki büyük Kürt partisinin (KDP ve KYB) söylediği, ‘Zorla göç ettirilen Kürtlerin kendi evlerine geri döndüğü.’ Irak’ta şu anda sayılar üzerinden birşeyler söylemek imkansız olsa da bu göçün ‘eve dönme sınırları’nı bir hayli aştığı söylenebilir. Kavganın diğer bir boyutu, Kerkük petrolleri. Çünkü Irak petrollerinin yaklaşık % 42’si bu burada.
Nitekim Ankara’da ilginç bir tesadüfle birbiri ardına yapılan iki toplantıdan (Önce Türkiye Barışını Arıyor, ardından Kerkük 2007) edindiğim izlenimler aynı çizgide buluşuyor. Türkiye’nin bölgede yeni bir ateşi körükleyecek bir girişimden çok, sorunun tüm taraflarını kuşatacak bir yaklaşım sergilemesi bekleniyor. Nitekim sorunun tüm taraflarını biraraya getiremese bile Kerkük 2007 toplantısında da sağduyunun ağır basması, herkes için umut verici bir gelişme sayılabilir.
Star, 16.1.2007
|