Enerji yatırımlarının ve GAP gibi büyük bir bölgesel kalkınma hamlesinin neden atıl hale geldiğini bilmek istiyoruz.
“Hükümetin acil eylem planında “acil” bir GAP vizyonu görülmüyor” diye başlayan yazımı hükümet kurulduktan kısa bir süre sonra yayınlamıştım. “Bölge kalkınma ve kalkınma işi DPT tekelinde ya! Şimdi yeni düzenlemelerle bölge kalkınma işi yerel uç beylikleri kurularak çözülmeye çalışılıyor.
AB’nin istatistiki bölge düzeyleri (NUTS) sınıflandırması için oluşturulan alt bölgeler şimdi bazı bölge kalkınma ajansları için dikkate alınmış durumda. Bölgesel kalkınma ajansı kanun tasarısı için ocak ayında olur istendi. Sekizinci beş yıllık kalkınma planının Bölge Kalkınma bölümünde; “planların, programların ve bölgesel planların hazırlık, uygulama, koordinasyon ve izleme aşamalarında etkinliği artırmak için DPT Müsteşarlığı’nca ihtiyaç duyulan merkezlerden birimler oluşturmak için düzenlemeler yapılacak” diye yazıyor. Bunlar Kamu Yönetimi Reformu ile birleştirilerek “yerinden yönetim” için düşünülmüş gibi gösterilmekte. Bunun için 10 yıllık GAP uzmanlığına da ihtiyaç duyulmamakta. GAP 2010 Master Planı yapılırken sürdürülebilir kalkınma amacıyla ve katılımcılık modeli devreye sokularak binlerce insanla toplantı yapıldı. Bu çalışmalar sayfalarca rapor haline geldi. Birçok deneyim kazanıldı. Bölge kalkınma ajansları teorisi çerçevesinde. Ayrıca yönetimin yerelleşeceği iddiasına karşın DPT müsteşarlık temsilcisi yönetim kurulunda görev yapacak. Bölgesel kalkınma ajansı teşkilat yapısı mini birer DPT yaratma hevesi olduğunu gösteriyor. Bu nasıl özgürleşmeyse! Bu yerelleşen yönetim kurulunda belediye başkanları yer almıyor. Böylece yerel güç, valiler ve DPT temsilcileri oluyor. DPT’ye bağlı 26 minik şubeye kendi adamlarını atamak hoş bir duygu olmalı elbette. Yeni kadrolara yer açmak için müsteşar Ahmet Tıktık, İran planlama müşavirliğinden atandı bu göreve. Uzun süredir GAP’ta gelişme olmuyor, sulamalar artmıyor. GAP Abdüllatif Şener’e bağlı. Eminim kendisi DSİ tarafından ihale edilen su projelerinin topunun neden iptal edildiğini açıklayabilir kamuoyuna. DSİ’ye İSKİ’den atanan genel müdür de Ilısu Barajı projesinin geleceğinin belirsiz olmasının Cizre barajının yapılmaması anlamına geldiğini biliyor elbette. Bunun anlamı da önemli bir sulama ve enerji kaynağından yoksun kalacağımız. “
9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel yeni bir televizyon programında bu konuda ağır eleştiriler yöneltti: “GAP’a tek çivi çakılmadı”. Enerji yatırımlarının ve GAP gibi büyük bir bölgesel kalkınma hamlesinin neden atıl hale geldiğini bilmek istiyoruz. Başbakan ve Dışişleri Bakanımız “Irak her şeyden önemli şu anda” demediler mi? Irak yani Kürt devletinin varlığı ve su meselesi birbirine sıkı sıkıya bağlı değil mi? İsrail’in suyu Kürt devleti aracılığıyla kontrol edeceği ise hiç gizli saklı değil. Isınmakta olan dünyada yeni savaşın sudan çıkacağı da aşikar. Biz yıllar öncesinden bölgesel kalkınmayı düşünüp önem vermiş ve buna vergilerimizi akıtmışız, beklentimiz olacak herhalde, yoksa olmamalı mı? Hükümetin ilk kurulduğu günden bugüne yıllar geçti ve sadece ‘kalkınma ajansları kurulacak’ lafı iki açılışa bağlandı gitti. Bölgesel kalkınmaya yeni formül bulunmuş “sev ve kazan”! Çok yaratıcı durmuyor; ama demek bu kadarı başarılıyor... Yoksa merkezî yönetim bütçesinden ve AB yapısal fonlarından aktarılacak kaynak mı kalkınma ajanslarını cazip kılıyor?
Yılların birikimini çöpe atıp yeni süslerle oynamak eğlenceli olabilir; ancak Türkiye’nin yapısal hiçbir dönüşümü hükümet döneminde gerçekleştiremediğini de hatırlayalım. Kadın da kadın diye herkes yeni bir keşif içinde. GAP İdaresi STK’larla ortak “kadın odaklı kalkınma modeli”ni hayata geçirmişti. Neden tıkandı?
GAP tüm Ortadoğu’ya model oluşturacak altyapı ve bilimsel, kültürel çalışmalarla yüklü idi. Biz hep maddi ve manevi birikimimizi çöpe atarak mı gelişmeyi umuyoruz? Üç dört yıl sonra sınırın ötesinde yaşayanların kişi başına milli geliri 4.000-5.000 dolar olursa ne yapmayı düşünüyor Türkiye? Hani zavallı dediğimiz Bulgaristan’ın AB üyesi olması gibi. Bakakalacak mıyız? Yoksa slogan; bakakal ve kazan mı?
Zaman, 16.1.2007
|