Bush, son çıkışıyla sadece Demokratları değil, birçok kilit Cumhuriyetçiyi de karşısına almayı başardı!
Başkan Bush sıkı bir Teksaslı. Ama geçen çarşamba yeni Irak planını açıklamasının ardından ABD Başkanı’nı hiç bu kadar ‘yalnız kovboy’ görmemiş olduğumu kolaylıkla söyleyebilirim.
Kendinden emin yalnız kovboy tipini değil, gerçekten yalnız kalmış bir kovboyu kastediyorum. Başkan, konuşma öncesi ABD’nin önde gelen TV ‘anchor’larını Beyaz Saray’a davet etmesine, ekibini kamuoyunu yönlendirme seferberliğine çıkarmasına rağmen Irak’a ek asker gönderme odaklı planına partizan tabanının sadık unsurları dışında destek alamadı. Çünkü Bush’un yapamadıkları, yapamayacaklarının delili...
Beyaz Saray kütüphanesinden yapılan canlı yayında halkına ve dünyaya hitap ederkenki hali alışageldiğimiz Bush’a pek benzemiyordu. Açıkladığı inisiyatif, eski savaşçı politikaların bir devamı niteliğinde olmasına rağmen vücut dili konuşmanın içeriğini teyit etmiyordu.
Evet, ekseriyet ‘Irak’tan kademeli olarak asker çekilmeli’ derken o Irak’a 21.500 kişilik takviye muharip gönderiyordu. Ama artık bir yorgun savaşçıydı. Şimdiye kadar yapılan hataların sorumluluğunu ilk kez açıkça kabul ediyordu. Belki savaşmanın olayı çözeceğine eskisi kadar emin olduğundan değil, savaşmaktan başka çaresi olmadığından böyle hareket ediyordu.
İran ve Suriye ile angajman çağrılarının yükseldiği bir zamanda, bir kez daha meydan okuyarak cepheyi büyütme yolunu seçmiş gibi görünüyor olabilir. Ama tonu, ünlü ‘şer ekseni’ konuşmalarındakine benzemiyordu. Düşmanlarıyla ilgili daha dikkatli konuşmayı öğrenmişti. Çünkü ummadık taş baş yarıyor, ummadık laf baş ağrıtıyordu. 2003’te Lincoln savaş gemisinin güvertesinde ‘Görev tamamlandı’ afişinin altında yaptığı vaktinden erken zafer ilanı gibi.
Bush, son çıkışıyla sadece Demokratları değil, birçok kilit Cumhuriyetçiyi de karşısına almayı başardı! Yani içerideki muhalif cepheyi iyice büyüttü. Onu Irak’ta başarısız bulduğu için cezalandırıp kasım seçimlerinde Kongre oyuncağını elinden alan halk, son plana da yüzde 60’lar nispetinde karşı çıkıyor.
Yenilen pehlivan güreşe doymazmış. George W.Bush tarihe ‘Irak Savaşı’nın mağlubu başkomutan’ olarak geçmek istemiyor. Soyadını kurtarmaya çalışan babasının Irak Çalışma Grubu’ndaki eski arkadaşlarını dinlemedi. Bir kez daha ona imparator muamelesi yapan, egosunu tahrik ederek kendi imparatorluk hayallerine alet edenlerin görüşleri doğrultusunda hareketi yeğledi. Fakat bunu bile tam beceremedi. Tahrikçileri arasında dahi yalnız kaldı. Neoconlar tavsiyelerinin tam tutulmadığını, bu nedenle başarı şansının düştüğünü düşünüyor. Onlara göre Irak’a 20 bin değil, 150 bin takviye asker göndermek lazımdı. Ta ki Amerika’nın sömürgecilik denemesi yarıda kalmasın, sömürgeciliğin hakkı verilsindi. Nitekim son zamanlarda neoconların gözdesi olan senatörler John McCain ve Joe Lieberman da her ne kadar yeni inisiyatife destek verseler de rakamı eksik buldu.
Köklü devlet tecrübesine sahip stratejist Zbigniew Brzezinski, Washington Post’taki yazısında (12 Ocak) Bush’un konuşmasını ‘çağımızı derin bir yanlış anlama’ olarak nitelendirirken şöyle diyordu: ‘Amerika, Irak’ta bir sömürgeci güç gibi hareket ediyor. Ancak sömürgecilik çağı sona erdi. Post-koloniyel çağda sömürgeci bir savaş açmak kendi kendimizi mağlup etmektir. Bush politikasının ölümcül yanlışlığı budur.’ Etkili Cumhuriyetçi senatör Chuck Hagel’a partidaşı Bush’-un konuşması için ‘Bu ülkede Vietnam’dan beri en tehlikeli dış politika çuvallaması.’ dedirten de herhalde benzer kaygılardı.
Birçokları Bush’un İran ve Suriye’ye son çıkışıyla Irak’taki başarısızlığı örtme amaçlı yeni bir savaşa zemin hazırlama derdinde olduğunu düşünüyor. Brzezinski’ye göre güya ‘egemen’ Irak rejiminin Bush hükümetince koyulan ‘hedefler’i karşılayamayacağı ‘neredeyse kesin’. O zaman geriye iki ihtimal kalıyor. Ya ‘suçla ve kaç’ politikası benimsenecek. Ya da Suriye veya İran’a karşı askerî harekata girişilerek ihtilaf derinleştirilecek.
Irak’taki İran unsurlarına yapılan son operasyon ve müttefik Arap rejimlerine Patriot füzesi gönderme kararı ikinci senaryodan şüphelenenleri iyice artırdı ve işkillendirdi. Senato Dış İlişkiler Komitesi’ne sorgulamaya çağırılan Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Demokratlar tarafından bu konuda çok sıkıştırıldı. Komite Başkanı Demokrat Senatör Joseph Biden, Kongre’nin Başkan’a vermiş olduğu savaş açma yetkisinin Irak’la sınırlı olduğunu, kendilerine danışılmadan İran’a saldırılırsa bir anayasal kriz çıkacağını güçlü bir dille vurguladı. Rice, senatörleri teskin etmeye çalışmakla beraber bu ihtimali tamamen masadan da kaldırmadı. Senato Silahlı Kuvvetler Komitesi’nin karşısına çıkan Savunma Bakanı Robert Gates de hedeflerindeki İranlıların İran’da olmadığı teminatını verdi.
Öte yandan, Bush’un İsrail yönetimi gibi İran’ı vurmaya hevesli yakın bir müttefiki varken, hele İngiliz Independent gazetesinin bu yöndeki iddiaları da doğruysa, herhalde hiçbir ihtimali göz ardı etmemek gerekiyor. Ne var ki, Amerikan milletinin ve dünyanın gözü artık açıldı. Aracılı ya da doğrudan yeni bir savaşı pazarlamak ve uygulamak Bush yönetimi için hiç de kolay olmayacağa benziyor.
Zaman, 15.1.2007
|