“Kerkük’e girelim” diyenlere aslında söylenecek tek şey var: Bari Bağdat’ı da alın, hatta oldu olacak Basra’ya da uzanın.
Dünyanın çatışmalı bölgeleri hakkında tarafsız çalışmalar yapan Uluslararası Kriz Grubu uzun zamandır Kerkük’teki gelişmeleri yakından takibe alıyor ve gerek Irak’taki grupları, gerekse Amerikan yönetimini bu kentte bir oldubittiye izin vermemesi için uyarıyor. Partilerüstü Irak Çalışma Grubu da raporunda da Kerkük’ten “patlamaya hazır” bir sorun olarak söz etti ve 2007 bitene kadar yapılması gereken, Kerkük’ün geleceğini belirleyecek referandumun ertelenmesini önerdi.
Ancak Bush yönetimi ve Irak hükümeti geri adım atmayınca Kerkük konusu Türkiye’nin gündemine tamamıyla yerleşti. Artık Türkiye’de Irak denilince akla ilk olarak PKK, ardından Kerkük ile Türkmenler ve nihayet Sünni Araplar geliyor.
Ne var ki ortada çok sorunlu bir durum var: Ankara Kerkük hassasiyetine hep Irak’ın toprak bütünlüğü kaygısını gerekçe gösterdi ve Kerkük referandumunun buna zarar vereceğini savundu. Fakat Saddam’ın asılmasıyla birlikte Irak’ın tek parça halinde kalmasının mümkün olmadığı iyice netleşince Türkiye’nin kendine yeni bir dayanak bulması zorlaştı. İşte bu sıkıntılı durumdan hareketle bazıları, “Nasılsa Irak bölünüyor, Kerkük’ü niye Kürtlere bırakalım, biz alalım” deyip “Kim ne karışacak ki!” diye meydan okumaya başladılar.
Dünya ayağa kalkar
Tabii ki öncelikle Irak Kürtlerinin hamisi ABD karışacak. Ankara’nın Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı operasyon yapmasına bile onay vermeyen Bush yönetiminin Türk ordusunun Kerkük’e yürümesine itiraz etmeyeceği düşünebilir mi?
(...)
Ardından kuşkusuz AB devreye girecektir. Kerkük yoluna koyulacak ilk Türk birliğiyle birlikte yılların Avrupa rüyasının da sona ereceği aşikârdır. AB’nin muhtemel yaptırımları da cabası.
Rusya, Çin, hatta İsrail gibi güçlerin de, Ortadoğu’yu iyice altüst edecek böylesi bir adıma karşı çıkmaları kuvvetle muhtemeldir. Bunun anlamı BM Güvenlik Konseyi’nden hızla aleyhte bir karar çıkmasıdır.
Kürtleri yabana atmayın
Türkmenler dışında Irak’taki hiçbir gücün de böyle bir niyete onay vermesi beklenemez. Öncelikle Kürtler, ardından Şii-Sünni fark etmez Araplardan çok ciddi bir direniş gelmesi kaçınılmazdır. Kimse Irak Kürtlerini küçümsemeye kalkmasın. Yıllarca Baas rejimine karşı mücadele ettiler. Ardından Birinci Körfez Savaşı’yla birlikte adım adım devletlerini örgütlediler. Nihayet Irak’ın işgaliyle birlikte, Şii ve Sünnilerin birbirlerini tükettiği iç savaşı uzaktan izleyip iyice güçlendiler. Düne kadar alay konusu edilen Peşmergeler, sayıları katlanmış, iyi eğitilmiş ve donatılmış düzenli bir orduya dönüştü. Gerek PKK’nın, gerekse Kuzey Irak’ta üslenen diğer PKK artıklarının böylesi bir çatışma durumunda kimlerle birlikte hareket edeceği de ortadadır.
İran, Suudi Arabistan, Mısır gibi bölge ülkelerinin de Türkiye’nin Kerkük’ü ilhakına ve böylece ekonomik ve siyasi açıdan iyice güçlenmesine, bölgenin süper gücü olmasına razı olmasıysa herhalde hayal bile edilemez.
Kuyuya atılan taşı çıkartmak için daha fazla çabaya gerek yok. “Kerkük’e girelim” diyenlere aslında söylenecek tek şey var: Bari Bağdat’ı da alın, hatta oldu olacak Basra’ya da uzanın.
Vatan, 11.1.2007
|