Cumhurbaşkanı Sezer’in, hükümetin, TRT Genel Müdürlüğü’ne aday gösterdiği Başbakanlık Müşteşar Yardımcısı Ruhi Özbilgiç hakkında, oturduğu apartmanın kapıcısı İdris Çiftçi nezdinde de soruşturma yaptırması, ne denli trajikomik bir ülke olduğumuzu bir kere daha gözler önüne serdi.
“Radikal Yazarı Hasan Celal Güzel’in geçen yılın Aralık ayında ortaya attığı bu iddia, kapıcı tarafından da doğrulandı.
Medeni ülkeler sınıfına girmek için yaptığımız kimi reformların, uygulamada hiç mi hiç işe yaramadığını gösteren Sezer’in bu uygulamasının artık tarihe karışmış olması gerektiğini düşünmekten de vazgeçtim. Ne acı!!! Bu olay, ülkenin trilyonluk silah ihalelerine karar vermede rol oynayan Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nda (SSM) yaşanan benzer bir olayı hatırlattı bana. Olayı anlatalım. Müşteşarlık, geçen yıl bir dizi terfi atamaları yapıyor. Bu atamaların bir kısmı, diğer kurumlarda olduğu gibi liyakattan ziyade adam kayırma şeklinde objektif kriterlere dayanmayan bir sürece tabi tutuluyor. Durum böyle olunca da üst düzey görevlere atanmayı hak ettikleri halde yerlerinde kalan kimi bürokratlar üzülüyor.
Bir üst göreve atanmayı hiç mi hiç hak etmediği için yerinde kalan kimileri ise hemen “Durumdan vazife çıkarıyor.” Bunlardan biri, intikam almanın bugünlerde en kestirme yolu olan kişileri “dinci” olmakla suçlama mekanizmasına başvuruyor.
Bu arada hatırlatalım, 1970’li ve sonrasındaki yılların modası da kişileri, komünistlikle suçlayıp, fişletme yoluyla hayatlarını karartmaktı. Neyse konumuza dönelim. Geçmişte SSM’ye, çok sıkı bir torpille atandığını bildiğim ve deyim yerindeyse hiçbir işe yaramadan bol keseden maaş alan bu kişi, zaten hak etmediği Daire Başkanlığı unvanını alamayınca hemen geçmişten tanıdığı bir emekli komutandan yardım talep ediyor, kendisini halen aktif görevde bulunan çok üst düzeydeki bir komutanla görüştürmesi için.
Görüşme gerçekleşiyor. SSM’deki söz konusu şahıs, çok üst düzeydeki komutana, “Efendim, bu görevi ben hakettiydim ama dinci kesime yakın olanlara terfi verildi” gibisinden palavralarla, şikayetçi oluyor.
Askerler, bu şahsın şikayeti üzerine, SSM Müsteşarı Murat Bayar’a bir mektup yazarak, “Ataması yapılan kişilerle ilgili soruşturma yapıldı mı?”, “Atamalarda liyakat, performans, eğitim gibi hususlara dikkat edildi mi?,” gibisinden bir dizi soru yöneltiyorlar.
Müsteşar Bayar’ın, bu sorulara yanıt verip vermediğini bilemiyoruz. Telefonumuza yanıt verirse öğreniriz belki. Bir de tabii şu gerçeği hatırlatmamızda yarar var. SSM’de bir üst dereceye yükseltilenler arasında hak etmeyenlerde olabilir ama terfi ettirilen bürokratların hepsi bu kurumda yıllarca görev yapmış kişiler, yani hiçbirisi dışarıdan atanmış değil. Dolayısıyla, kendi işleri tıkırındayken sessiz kalan kimi SSM çalışanları, işleri ters gidince hemen şikayet yoluna başvuruyorlar. Acaba şikayette bulunanlar, “Zamanında hangi kritere göre atanmışlardı?”. “Aldıkları eğitimle hiç ilgisi olmayan askeri alımlarla ilgili bir kurumda, nasıl bulundukları görevde kalabiliyorlar dı?”, bunları sorgulayan yok.
Bu arada belirtelim, her dönem kendi adamlarını kayırıyor, tıpkı AKP’nin şimdi yaptığı atamalardaki kayırma gibi. Ama işine gelmeyen atamalara tepki verip, işine gelenlere tepkisiz kalmak düpedüz iki yüzlülük ve sistemin işleyişini tıkıyor. Aydınlığa kavuşmak istiyorsak, ülke çıkarlarını kişisel çıkarlarımızdan önde tutmak zorundayız
Bugün, 6 Ocak 2007
|