Yeni Asya Kırklareli Temsilciliği tarafından düzenlenen panelde yazarlarımız İslâm Yaşar ve Şaban Döğen “aileyi bekleyen tehlikeler”i konuştular. Yaşar, “Aileyi bir mektep yapmalıyız. Bu mektebin talebeleri var” derken, Döğen “İslâmı iyi öğrenir ve yaşarsak ailemiz cennetten bir köşe olur” şeklinde konuştu.
Özcan Peker’in okuduğu aşr-i şerif ile başlayan panelin açış konuşmasını Fuat Yapalak yaptı. Günümüzde kitle imha silâhlarının müstehcen neşriyatlar olduğuna işaret eden Yapalak, “Tarihin hiçbir döneminde silâhlar bu kadar tahribat yapmamıştır. Anayasa’nın 58. maddesi, devletin gençliği korumasını emreder. Cemiyeti bekleyen en büyük tehlike zararlı alışkanlıklardır. Eğitime 2 katrilyon, uyuşturucunun sebep olduğu zararlarla mücadele için ise 4 katrilyon harcanıyor. Müstehcenlik ve boşanmalar çok artmıştır” dedi. Sadece İstanbul’da 80 bin çocuğun sokaklarda kaldığını ifade eden Yapalak, konuşmasını şöyle sürdürdü: “En büyük problem olan aileyi muhafaza sorusu önümüzdedir. Bizi yürekten yaralayan bir derttir bu. Ne yapmalıyız ki, çocuklarımızı bunlardan muhafaza edebilelim? Bazı değerlerimizi de kaybediyoruz. Aile saadeti ve çocuk yetiştirme büyük problem. Çocuklarını ihmal eden aileler sonradan pişman oluyorlar. Yarın sosyal travmalar yaşamak istemiyorsak, çocuklarımızı iyi yetiştirmemiz gerekiyor. Çocuklarımız; neden bana Allah’ımı öğretmedin diye sorarsa, ne cevap vereceğiz? Hayat sadece dünyevî zevklerden ibaret değildir. Tavizden şiddetten nasıl korunacağız? Bir yanda açlık, öte yandan obezler... Hz. Peygamberi yeniden keşfetmeye muhtacız. Müslüman, elinden ve dilinden diğerlerinin emin olduğu kimsedir. İmanı en mükemmel olan mü’min, en iyi insandır. Bir babanın evlâdına vereceği en iyi şey ahlâktır. 12-18 yaş dönemi en tehlikeli dönem. Gençlik, hissi dinler. Netice olarak, toplum ahlâkî tehlikededir. Barışı dinamitleyen her türlü davranışlar çoğumuzun problemidir. İslâm huzur ve sükûnu temin eder.”
GÜZEL AİLE İKLİMİ
Açış konuşmasından sonra panelin ilk konuşmasını gazetemiz yazarlarından edebiyatçı-yazar İslâm Yaşar yaptı. “Ağabeylerim, kardeşlerim... Bu salonda çok güzel bir aile iklimi sağladınız” diyerek konuşmasına başlayan Yaşar, “Ailenin huzuru, zıtlıklardan mutluluk şarkısı çıkarmaktır. Usta olan bunu başarır. İki cihan saadeti ailede sağlanır. Aile hayatımızda Asr-ı Saadet modelini yaşamalıyız. Aile ahengi bir yerde bozulmuş. Eğer biz ailenin huzurunu sağlamak için çalışırsak, o zaman huzur sağlanır” şeklinde konuştu.
“Her ferd bunu yapınca toplum da mutlu olur” diyen Yaşar, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bediüzzaman, aileyi bir sığınma yeri olarak tarif ediyor. En cemiyetli merkez. Birbirini taşıyan, en esaslı zenberek olmalı aile... Bu temin edilirse, cemiyet de saat gibi tıkır tıkır işler. Aile, dünyevî saadet için bir sığınak olmalı. Böylece cemiyetin çekirdeği olur. İnsan, ailesinde huzur bulursa, oraya sığınır. Yanlış alışkanlıkların temel sebebi aile huzurunun kaybolmuş olmasıdır. Aile nasıl cennet haline gelir? Bunu Peygamberimizin hayatında görüyoruz. ‘Sizin en hayırlınız, ailesine en hayırlı olanınızdır’ diyor Peygamberimiz. Bu zor bir şey midir? Değil. Güzel ahlâkı hayatımızın özü yaparsak, problemleri aşabiliriz. ‘Güzel ahlâk cennet amellerindendir’ diyor Peygamberimiz. Bunu ailemize yansıtabilirsek aile kurtulur, cennet bahçesi olur. Çocuk, böyle ailede cennet çiçeği olur. Aileyi bir mektep yapmalıyız. Bu mektebin talebeleri var. Anne-baba-çocuk hepsi talebe, aynı zamanda öğretmendir. Aile hayatı birbirinden etkilenir. Biz ne kadar talebe, ne kadar muallimiz? Bu soruya doğru cevap verebilirsek ailede cennet hayatı yaşanır. Annelerin çocuklar üzerindeki tesirleri daha fazladır. Ailenin cennet yuvası haline gelmesi, anneye bağlıdır. ‘Cennet annelerin ayakları altındadır’ hadisini de hatırlayalım. Babalar, evlerine birşey götürürken ‘bu ne kadar helâldir’ hassasiyetini göstermelidir. Bu cemiyetin ihtiyacı olan aile Bediüzzaman’ın ailesi gibi ailedir. Düşmanlar bize asırlarca saldırmış. Ama sağlam ailenin var olması, düşmanları mağlûp etmiş. Düşman topları artık aileyi hedef almış. Ne yazık ki, düşman topları aileyi yıkınca, toplum da yıkıldı. Aile yıkılmasa, devlet yıkılmaz. Aile sağlamsa herşey sağlamdır. Tersi de doğrudur. Bizim aile nizamımız, Tanzimat ile tahrip edilmiş. Cumhuriyet döneminde aile yerine Halk Evleri konulmak istenmiş. 1940’lı yıllarda Edirne’de bir aile faciası yaşanmış ve bu romanlara konu olmuştur. Zorla Halk Evine eğlenmeye gitmek zorunda kalan bir aile, evde bıraktıkları çocuklarını kaybetmişlerdir. O çocuk madden ölmüş, ama şimdi çocuklarımız manen ölüyor. Ailenin içerisine bir sürü ‘düşman’ giriyor. Sinemaların bir numunesini evimize almış ve ona teslim olmuşuz. Yapılacak şey; TV kumandalarına sahip çıkmaktır. Çocuklarla sohbet, sinemadan zevklidir. Çocukların yastık yüzünün kirlenmesine dikkat eden anneler, onların ruhen ölmesini seyrediyor. Ailede herkesin mes’uliyeti var. Bütün bunları yaptıktan sonra, ailelerimiz ‘örnek aile’ olacaktır.”
ÇARELER BULUNMUŞ, GÖRELİM
Panelde ikinci konuşmayı gazetemizin yazarı Şaban Döğen yaptı. “Toplumsal huzurun şifresi” başlıklı konuşmasında toplumun manevî bir buhranla karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Döğen, milletin bu buhrandan kurtarılması gerektiğine işaret etti.
“Bugün kanserin tedavisi için çalışmalar yapılıyor. Çare bulunsa ilgi çekmez mi?” diye soran Döğen, “Peki dünyanın bütün sosyal hastalıklarına çareler bulunmuş mu? Bulunmuş. Bunu Peygamberimizin hayatından biliyoruz” dedi.
Döğen konuşmasını şöyle sürdürdü: “En güzel örnek, Hicret esnasında yaşanmış. Ensar ve Muhacirlerin kardeşliği bize güzel bir örnek. Kim var Medine’de? 100 yıldan daha uzun bir süre birbirleriyle savaşan iki kabile. Ama İslâm bunları kardeş yapmış. Müslümanın Müslümanı sevmesi imanın şartı. Müslümanlar bir vücuda benzer. Yaralar, tedavi edilir, kesilip atılmaz. Her türlü ahlâksızlığın kökünü İslâm kurutmuştur. Veda Hutbesi, adaletin temel taşı olarak karşımızda duruyor. Avrupalıları bile büyülemiş bir metindir o. Avrupalı bazı ilim adamları bile Hz. Muhammed’in metoduyla insanlık kurtulur demişlerdir. Çünkü İslâm insanlığın kalbini fethetmiştir. İyi Müslüman olmak için bencilliği terk etmek lâzım. Bu din dipdiri duracaksa yaşanması lâzım. İslâma dört elle sarıldığımızda yükseleceğiz. İslâmı iyi öğrenir ve hayatımıza tatbik edersek ailemiz de cennetten bir köşe olur.”
Çevre illerden de katılanların olduğu panel, Edirne Can Kardeş ekibinin “sema” gösterisi ile sona erdi. Kırklareliler, benzer toplantıların daha sıklıkla yapılmasını talep ederken, organizasyon komitesine teşekkür ettiler.
|