Papa XVI. Benedict’in Ankara’da söylediği en önemli söz şu:
‘Bizler Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesini arzu ederiz.’
Bizler dediği Vatikan..
Demek ki resmi görüş bu..
Yoksa Papa’nın Türkiye’nin üyeliğine şiddetle karşı olduğu biliniyor.. ’Türkiye başka bir kıtanın temsilcisi, ne işi var Avrupa’da’şeklindeki sözleri hâlâ hafızalarda..
Peki bir işe yarar mı?
Hayır.. Türkiye’ye ayak basar basmaz söylediği diplomatik nüansı yüksek sözler küçük bir temenninin ötesine geçmez..
Çünkü AB Komisyonu da, hükümetler de liderler de Papa’yı dinlemez.. Dikkate almaz..
Ama Papa önümüzdeki dönemde de, önümüzdeki yıllarda da bu isteğini yüksek sesle telaffuz ederse, ‘Türkiye’ye hayır’ kampanyasının öncülüğünü yapan Katolik cemaatlerin direncini bir ölçüde kırabilir..
Ama iş daha o safhaya gelmedi..
Uzun bir süre için de gelmesi beklenmiyor.. Çünkü AB yolculuğuna çıkan tren fiilen durdu..
14-15 aralıktaki AB Zirvesi’nde durduğu resmen açıklanacak..
Gerçi müzakereler kopmayacak, askıya alınmayacak ama bazı başlıklarda ilerleme durdurulacak..
Artık bu 10-12 başlık mı olur..
3-4 başlıkla mı kalır, bunu şimdiden bilemiyoruz..
Ama ne olursa olsun; AB ile görüşmeler en az bir buçuk yıl duracak..
Bunun anlamı şu:
2008 yılının ortalarına kadar AB’yi unutun..
Görürsünüz bak..
Türkiye 2007’nin başından itibaren içine kapanacak.. Kendi dertleriyle uğraşmaktan kafasını kaldırıp AB’ye bakamayacak..
AB de öyle..
Neden mi?.
Biz önce Cumhurbaşkanlığı seçimi ile uğraşacağız..
Erdoğan Köşk’e çıkacak mı, çıkmayacak mı tartışmasıyla mayıs ayını bulacağız..
Sonra.. Sonbaharda genel seçim var.. Yeni hükümetin kurulması 2007’nin aralık ayını bulur..
Tabii nasıl bir hükümetle karşı karşıya kalacağımızı da bilmiyoruz.. AB karşıtı bir iktidar oluşursa ‘durdurulan’ başlıklar buzdolabından alınıp derin dondurucuya bile konulabilir..
Avrupa cephesine geçelim..
Dönem Başkanı Almanya oluyor.. Merkel’in tutumunu biliyorsunuz.. O da Türkiye’nin tam üyeliğine karşı.. İmtiyazlı ortaklıkta ısrarlı.. Gerçi, koalisyon protokolü nedeniyle resmen karşı çıkmıyor..
Çıkmıyor ama dönem başkanlığında da bir çaba sarfetmesini kimse beklemiyor..
Fransa’da ise seçim var.. Önce başkan belirlenecek, sonra parlamento yenilenecek..
Onlar Türkiye’yi şimdiden unuttu bile..
İç politikaları daha ağır bastı..
Yani..
Aslında 1.5 yıllık mola başladı bile..
Peki bu kadar uzun moladan sonra ne olur?
Orası, Allah Kerim..
Vatan, 29.11.2006
|