Bizde Batılılaşma ile Atatürk’ün de etkisiyle, “Geçmiş kültürün, geleneksel edebiyatın günümüz modern Türk kültürüne etkisi az olmalıdır” diye bir inanç vardı. Ben de bu kanıdaydım, 32 yaşında Amerika’ya gelene kadar.
Amerika’ya gelip, bundan 20 sene evvel karımla, burada daha sonra Kara Kitap olacak kitabı yazmaya başlamıştım. Ve bir küçük kimlik buhranı yaşadım ben burada. “Vay, burada büyük bir zenginlik, kütüphaneler, bir büyük zengin kültür hayatı var. Benim Türk olarak bundaki yerim nedir” diye. O sırada, Borges ve Calvino okuyordum. Sonrasında, bütün geleneksel kültürü bana kalırsa en iyi şekilde anlatan Abdülbaki Gölpınarlı’nın Mevlana çevirisi ve şerhini, ki onun notları bir hazine değerindedir, okuyarak kendi kültürümü, hem, tırnak içersinde söylüyorum, yeniden keşfettim, hem de Borges’in ve Calvino’nun etkisiyle, o geleneği daha laik, postmodern, deneysel bir açıyla, kendi kullanıldığı bağlamda değil, ruhunu koruyarak ama bambaşka bağlamda kullanmayı öğrendim. Onları okuyarak kendi kültürüme baktım. Onlar üzerinden, onlar sayesinde kendi sesimi buldum. Bunların da hepsi, Kara Kitap’ı yazmama yol açtı. Nobel Akademisi’nden Horace Engdal, o kitabın benim başeserim olduğunu söylemiş. Aşağı yukarı katılıyorum.
Milliyet, 27.11.2006
|