Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Linç

Linç

Kadim dostum Atilla Yayla, bir panelde dile getirdiği düşüncelerinden dolayı bir süredir bağnaz Kemalistler tarafından hedef tahtası haline getirilmiş durumda. Yayla’ya karşı başlatılan bu linç kampanyasının başını da, ne acı ki, ‘hür basın’ın bir kanadı çekiyor. Acı ve ironik, ama şaşırtıcı değil.

Bu arada kimi korkaklar da, Yayla’nın baskı altında olmasından cesaret alarak, cehalet numunesi lafazanlıklar ve hakaretamiz ifadelerle ona saldırıyorlar. ‘Fırsat çıkmışken bir tekme de ben savurayım’ diye düşünüyor olmalılar.

Dahası, mensup olduğu üniversite yönetimi de, yüz kızartıcı bir kararla Prof. Yayla’yı üniversitede ders vermekten men etti ve hakkında idarî soruşturma başlatılacağını ‘müjdeledi’. İzmir’deki bilmem hangi avukatın da ‘suç duyurusu’nda bulunduğu dikkate alınırsa, çok yakında Prof. Yayla’nın hakkında cezaî takibat başlatılacağına da kesin gözüyle bakılabilir.

Bu olayda, insan gerçi, bu kampanyanın başını çekenlerin hem söylenen sözü anlamadaki aczlerine hem de onu bilerek çarpıtmadaki ahláksızlıklarına hayıflanmaktan kendisini alamıyor. Yine de ben Atilla Yayla’nın gerçekte ne söylediğinin önemli olduğunu da sanmıyorum. Burada asıl mesele, Yayla’nın bir yurttaş ve bir akademisyen olarak Türkiye’nin siyasî rejiminin niteliği hakkında fikir beyan etmeye hakkı olup olmadığı meselesidir.

Olay çok basit ve basit olduğu ölçüde de vahimdir: Son yıllarda özgürleşme ve demokratikleşme yönünde atılan adımlara rağmen, Türkiye’de hálá bir siyaset bilimci bile bir ideoloji eleştirisi yapamamakta ve mesleğinin doğal bir parçası olan bu işi yapmaya giriştiği için akademik meslekten uzaklaştırılma tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Bu, şüphesiz, uygar ve demokratik bir ülkenin manzarası değildir. Çağdaş dünyada böyle bir duruma ancak totaliter devletlerde rastlanabilir; onun dışında bu tür olaylar Hıristiyan Orta Çağı’nda kalmıştır. Çağdaşlık iddiasındaki bir ülke için ne hazin bir tecelli!

Bu olay, Türkiye’nin carî rejiminin patolojik yanını göze batacak şekilde ortaya koyan yeni bir vesile olmuştur. Demek ki, rejimin kuruluşundan 80 küsur yıl sonra bile uygarlaşma, özgürleşme ve demokratikleşme yolunda büyük bir mesafe katettiğimiz söylentisi aslında bir masaldan ibaretmiş. Eğer bir bilimadamı, bırakalım onu, herhangi bir vatandaş bile devletçe ‘fevkaláde müsadeye mazhar’ addedilen bir ideoloji hakkında egemen azınlığın alıştığının dışında bir görüş belirtemeyecekse, her şey bir yana, orası uygar bir yer değildir.

Konunun başka bir boyutu da, Yayla’nın konuşmacılarından olduğu paneli düzenleyen AKP’nin yerel sorumlularının ve paneli yöneten milletvekilinin tutumlarıyla ilgilidir. Bunların, ‘biz Yayla’nın fikirlerini bilmiyorduk, dile getirdiği görüşlere zinhar katılmıyoruz, reklamını gitsin başka yerde yapsın!’ mealindeki sözlerinin bizi hem genel olarak siyasî ahlák hem de bu parti mensuplarına hakim olan psikoloji üzerinde ciddî olarak düşündürmesi gerekiyor. Kendileri katılmasa da Yayla’nın görüşlerinin ifade özgürlüğü kapsamına girdiğini söyledikten sonra, bu türden sözler sarfetmeye ihtiyaç duymalarının nedeni nedir?

Dahası, söz konusu milletvekili ne hakla ve hangi entelektüel cüretle Atilla Yayla’nın reklama ihtiyacı olan birisi olduğuna hükmedebiliyor? Eğer Yayla’yı tanımıyor idiyse, bu herhalde Yayla’nın değil kendi kusurundan ileri geliyor olmalıdır.

Star, 23.11.2006

Mustafa ERDOĞAN

24.11.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Üniversitede yargısız infaz

  Atilla Yayla olayı!

  Linç

  Bu adam ne yapmış?

  Demokrasi ayıpları


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004