Eyyüb Sultan’a bu sene bırakın iftarda girmeyi sahurda bile girmek mesele oldu. Kadir gecesi 04’de Sultanahmet meydanı miting meydanı gibiydi..
Bayram namazında cemaat sokaklara taştı.. (Elhamdülillah)
Elif-be cüzleri, Kur’an-ı Kerim, meal ve dini kitapların sayısında ve satışında büyük bir artış var.. Gazete tirajları da öyle. Radyo ve televizyonlarımızın izleyicileri, internet sitelerinin hit’leri de.. (...)
30-40 sene önce başı örtülüler devlet dairesinde ancak temizlikçilik yapıyor, sakallı olan bir tek devlet memuru bulunmuyordu. Bugün bakan da, milletvekili de oluyorlar..
Bu arada cami cemaatı her sene biraz daha gençleşiyor..
Birileri hâlâ İmam Hatiplilerin önünü keserek bunların Başbakan, Cumhurbaşkanı olmasını engellemeye çalışsa da, artık dini bütün, bilen ve yaşayan insanlar sadece İmam-Hatiplerden yetişmiyor..
Anne-babaları laikçi gençler bile; Saint Benoit, Saint Joseph, Notre Dame’da okuyan Ayşe-Fatmaların yarıdan fazlası bu sene oruç tuttu biliyor musunuz?
Bu hızlı İslâmlaşma, beraberinde bazı sorunlar getirmiyor değil.. Sürekli taze, yeni kan yüklenen bu yapıda bazı olumsuzluklar gözlense de, bunlar eskilerin tereddisinden çok yeni katılanların acemiliklerinin dışa vurması gibi sanki..
Kuşkusuz tereddi var, ama yeni katılımlar, çözülüp kopanlarla kıyaslanamayacak kadar büyük bir kitle oluşturuyor..
Yasak ve baskı geri tepmiş durumda. Elif Şafak’a karşı yürütülen kampanya nasıl onun mesajının ulaştığı kişi sayısını ve şöhretini, 10 kat-20 kat artırdı ise, İslâm’a karşı yürütülen kampanya da, İslâm’a olan ilgiyi çok daha fazla artırdı..
Bu haber CHP için kötü bir haber.. İmam Hatip engellemeleri, başörtüsü yasağı, Kur’an kurslarına karşı yürütülen kampanyalar, tarikat, laiklik ve irtica tartışmaları İslâm’a ilgiyi artırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Küçük ateşler hafif rüzgarlarda sönebilir. Ama büyük ateşler için şiddetli fırtınalar o ateşi büyütür ve yayar.. İslâmî harekette bana kalırsa kritik eşik aşıldı.. Artık ne savaş, ne darbe, ne terör bu gelişmeleri durduramaz..
Bu sadece Türkiye gerçeği değil. ABD’nin Irak ve Afganistan’daki cinayetleri, ya da Ebu Gureyb, Guantanamo; AB’deki “İslâm fobisi”, Papa’nın çıkışı, Karikatür krizi, Şeytan ayetleri, Amine Vadudlar, başı açık namaz kılma girişimleri, sonunda İslâm’a olan ilginin artmasından başka bir şeye hizmet etmedi.. Diyalog çabaları da öyle.. Misyonerlik faaliyetleri Kur’an’la ilgisi olmayan insanların bile uyanmasına, İslâm’a dönmesine hizmet ediyor.. Kapısına İncil bırakılan aile hemen Kur’an’a koşuyor.. Çocuğu uyuşturucuya başlayan aile soluğu camide alıyor, tevbe ediyor.. Savaş, terör, fuhuş, uyuşturucu ve ahlaksızlık cereyanları karşısında toplumda genel olarak bir dine yöneliş var..
Bugün İslâm’a ve Müslümanlara karşı olanların çoğu aşırı ön yargılı, belli yaş grubunun üzerindeki bir kesim..
Batıda, ABD’de, Rusya’da insanların İslâm’a olan ilgisi bir çığ gibi büyüyor.. Hatta Japonya’da da.. Bu irtica, terör ve İslâm tartışmaları, bu ilgi patlamasının asıl sebebi.. İnsanlar İslâm gerçeği ile yüzleştiklerinde ise, onlar için yeni bir hayat başlıyor..
Şimdi önemli olan bizim için düşmanın hilesi ve tehdidi değil; “takva ve ihlas”.. Yani, dinin hayatımızda derinlik kazanması ve güçlendirilmesi, aynı zamanda istismarın önüne geçilerek, saf bir yürekle, samimiyetle Allah’a yönelinmesi...
Vakit, 24 Ekim 2006
|