Tek başına iktidar olmuş bir parti vardır Türkiye’de.
Eksik olan, AK Parti’ye alternatif olacak ve hem bu partiye karşı olanların hem bu partinin tabanının da gerektiğinde oy vereceği muhalefet partileridir. Mesela “Laik Cumhuriyeti” kutsayan ama başı örtülü olanları da kamu alanı dışına itmeyen bir parti... Dış politikada risk alabilirken, iç politikanın riskli konularının çözümünü sürekli ertelemeyen bir parti. Hem AB üyeliği için kendini ortaya atıp, hem de içeride tabanına hoş görünmek için sürekli AB’ye rest çekmeyen bir parti.
Önceki gün DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın basın toplantısında söyledikleri, bana yine gerçek ve gerçekçi muhalefete duyulan ihtiyacı hatırlattı. Ağar, Lübnan’a asker göndermeyi ak ve kara çizgisinde ele almak yerine kararı TBMM görüşmelerine bırakacaklarını söylerken, “Risk almak” konusunda da şu haklı düşünceleri seslendirdi:
-Meseleyi, Türkiye’nin dış politika meselelerini riskler vardır, bu riskleri alıyoruz diyenler iç politikada hangi riski aldınız ki siz? Türkiye’nin Güneydoğu meselesinden mi bir risk aldınız? Türkiye’nin üniversiteler meselelerinden mi bir risk aldınız? Demokratikleşmesinden mi bir risk aldınız? Yasaklar meselesinden mi bir risk aldınız? Yönetimin hangi konusunda risk aldınız? Uluslararası meselelerde risk üzerinden siyaset kahramanlığı yapmak kolaydır.
Evet... Türkiye siyasetinin eksiği, iktidarı bu açıdan eleştiren bir muhalefetin güçlü biçimde TBMM’de bulunmamasıdır şu anda.
Sabah, 4.9.2006
|