RTÜK’ün, Mehmet Ali Erbil’in programı sebebiyle, programın yayınlandığı kanala ‘belgesel yayınlama cezası’ vermesine, belgesel sinemacılar tepki gösteriyor.
Belgesel sinemacılar, belgeselin bir ‘ceza’ olarak görülmesini, izlettirilmesini ntvmsnbc.com’a değerlendirirken, “Belgesel izletmek yerine, üretme zorunluluğu getirilmeli” dediler.
Şehbal Şenyurt (Belgesel Sinemacılar Birliği
Yön. Kur. Bşk.)
“Dünyanın hiç bir yerinde böyle uygulama yok”
Belgesellerin ceza olarak uygulanması çok tatsız bir durum. Bizler belgeselimizi dünyada neler oluyor, onu paylaşmak için yapıyoruz. (...) Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir uygulama yok. Belgesel sinema alanı eğitim ve kültürel anlamda sürekli beslenen bir alan. Televizyon ve kültürle ilgili kurumların bu alana yatırım yapması gerekir. Sinema dili, estetiği anlamında ciddi bir alan belgesel. Türkiye’de ne sinema ne dili üzerinde ciddi olarak durulmuyor. Çok yüzeysel olarak sadece bilgilenme için belgesel yapılıyor. Zorla şırınga ediliyor. Belgesel bir sinema eseridir. İletişim ve kültürlerin birbirini tanıma aracıdır. TV’lerin bağımsız belgeselcileri besleyecek bu alana katkıda bulunmaları gerekir. Avrupa ülkelerinde yayınlarda pay olarak yüzde 40 oranında kendi ülkelerinde üretilen eserlere, yüzde 20-25 oranında belgesele yer ayrılır.
Bülent Vardar (Belgesel Sinemacılar Birliği
Üyesi)
“Yine de halkımıza ulaşmak için bir imkân”
Eskiden kanalları tamamen kapatıyorlardı. Bu uygulama yerine programı devredışı bırakıp başka programlar koymaları mantıklı olabilir. Ancak belgesellerin boşluk dolduracak film olarak görülmesi olumsuz. Yine de halkımıza ulaşmak için bir imkan. Televizyon kanallarında belgesellerin işlevinin, olanaklarının iyi düşünülmesi gerekir. Belgesellerin rating yapmadığı için ‘boşluk doldurucu’ olarak düşünülmesi üzücü. TRT belgeselleri dışında diğer belgeselcilerin filmlerine de olanak tanınmalı.
Savaş Güvezne (Belgesel Sinemacılar Birliği Yön. Kur. Üyesi)
Popüler kültürün geldiği yer ve Mehmet Ali Erbil’in yaptığı şeylerin olumsuzluğu ortada.
RTÜK’ün kararını, hangi saatte hata yapıldıysa o saatte belgesel yayınlanmasını, belgeseli aşağılamak olarak algılamıyorum. Ceza bile olsa belgeselin yayınlanmasının doğru olduğunu düşünüyorum. Bundan sonra verilecek cezalar, belgesel üretme zorunluluğu olmalı.
Bülent Arınlı (Belgesel Sinemacılar Birliği
Kurucu Üyesi)
“Belgesele sponsor olsunlar”
Böyle bir cezayı şiddetle reddediyorum. Böyle bir ceza olamaz. Türkiye’deki resmi görüşün belgesel ve toplumun kültürüne nasıl baktığını gösteriyor. Öngörüsüzlük ve vizyonsuzluk. Ceza olarak belgesel yayınlatacaklarına “10 tane belgeselin sponsoru ol” denilsin. Hiç değilse kültür hayatına bir katkıda bulunulmuş olunur.
Uğur Kutay (Belgesel Sinemacılar Birliği Üyesi)
Kurucu
“Cehenneme giden yol,
iyi niyet taşlarıyla doludur”
Türkiye’de ne yazık ki bilginin doğası üzerine doğru düşünceler üretilemedi. Belgesel ile ilişkimiz de bilgi unsuru dışında gerçekleşiyor. RTÜK’ün bu kararını bir yerde anlamak mümkün; iyi niyet var. Ancak cehenneme giden yol, iyi niyet taşlarıyla doludur. Bu yaklaşım ile küçük yaştaki izleyicilerin, belgeselin içindeki ‘bilgi’yi ‘ceza’ olarak algılamalarına neden olunacak. Algı böyle çalışır. Bu çok kötü bir sonuç olur. Bu tür cezalar yerine televizyonların işlevsel hale gelmesi sağlanmalı. Frida Kahlo eşi ile ABD’ye gittiğinde eşi televizyonu görünce Frida’ya’ bundaki eğitim olanakların düşünebiliyor musun’ diye söylemiştir. Bu aygıtın işlevine uygun çalışması isteniyorsa, belgeseller daha uygun saatlerde yayınlanmalıdır.
|