Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Lübnan savaşında ateşkes ve sonrası için 12 Ağustos’ta aldığı kararı hayata geçirmek fevkalade zor olacak. Tıpkı Filistin sorunuyla ilgili 1948’den beri alınan tüm BM kararları gibi.
Ankara, güçlendirilecek olan UNIFIL BM barışgücüne askerî katkıda bulunmayı düşünüyor. Son karar, barışgücü askerinin görev tanımının ne olduğu anlaşıldıktan sonra alınacak. Halbuki 1701’in satıraralarını okuyarak misyonun ne olduğunu anlamak şimdiden mümkün.
BARIŞ DAYATMA OPERASYONU
BM barış operasyonları mantığı açısından bakıldığında 1701 adı konmamış bir “barış dayatma” veya “peace enforcement” operasyonu. Soğuk Savaş sonrasında geleneksel barışkoruma operasyonlarının yetersizliğinden yola çıkılarak Genel Sekreter Butros Gali zamanında geliştirilen bu kavram 90’lı yıllarda Somali (UNOSOM) ve Bosna’da (UNPROFOR) uygulanmış ve bilinen fiyaskolarla sonuçlanmıştı. UNIFIL de özellikle Hizbullah ordusunun silahsızlandırılması ve Litani nehriyle İsrail sınırı arasında kalan bölgeden çıkarılması gibi iki imkânsız işin destekçisi olacak.
Bu tip operasyonlar doğrudan BM Şartı’nın 7. başlığına dayanır. “Barışın Tehdidi, Bozulması ve Saldırı Durumunda Alınacak Önlemler” adlı başlık kabaca uluslararası camianın savaşları durdurmak üzere ambargo dahil her türlü önlemi almasının (madde 41) ve BM ordusu kılığında taraflara bilfiil askerî müdahalede bulunmasının önünü açar (madde 42). Kararlar tarafları bağlayıcıdır.
İMKÂNSIZ BİR GÖREV
1701’de 7. başlığa açık atıf yok. Savaşan taraflara tavsiyeler niteliğinde ve bağlayıcı olmayan “Uyuşmazlıkların Barışçı Yollarla Çözülmesi” adlı 6. başlığa daha çok dayandığı anlaşılıyor. Halbuki uluslararası barışın tehdidi açısından Lübnan savaşından daha tehlikeli ne olabilirdi. Bunun nedeni hiçbir BM varlığına ve müdahalesine tahammülü olmayan İsrail’in 7. başlığın tarafları bağlayıcılığına olan alerjisi.
8. paragraf çok önemli. Hizbullah’ın silâhsızlandırılması; Litani nehri kuzeyine çekilmesi; oradan İsrail sınırına kadar olan bölgenin, Lübnan hükümeti ordusu dışında, askerden arındırılması; Lübnan’a silâh ve yabancı asker sevkiyatının salt hükümetin rızasıyla olabileceği paragrafta yer alıyor.
11. paragrafın b. bendi UNIFIL’e, Lübnan ordusuna İsrail ordusu çekilirken güneydeki mâlum bölgenin kontrolünü ele almasında eşlik et ve onu destekle diyor; e. bendi ise daha vahim ve 8. paragrafta belirtilen işlerin icrası için Lübnan ordusuna yardım et diyor. Muharip güce olan ihtiyaç aşikâr. BM 14 birlikten sekizinin topçu üçünün keşifci sadece üçünün istihkâmcı olmasını istiyor.
İlgili ülkeler kararı çok farklı yorumluyor. Bush UNIFIL müdahil olacak diyor, UNIFIL’e komuta edecek Fransızlar ise müdaheleci olmayan bir yorum yapıyor. Diğer bir deyişle Lübnan ordusuna destek uzaktan “arkanızdayız” diye bağırarak mı yoksa 8. maddenin birebir uygulanmasıyla mı verilecek, bu belli değil.
İster muharip ister istihkam ister levazım olsun işte Türk askerinin bulunacağı yer ve yapacağı iş. Barışa, TSK’ya ve ülkemize ne yarar sağlayacağı belli olmayan bir macera. Eğer Abdullah Gül’ün belirttiği gibi muharip güç gitmeyecekse Kızılay ekiplerinin yollanması daha mâkul olur.
Barış koruma operasyonlarının hiçbir yerde yazılı olmayan iki altın kuralı var. Bunlar ancak taraflar barışa razı oldukları ölçüde başarılı oluyor. Öbür türlü savaş hali barışkorumacılar seyrederken uzayıp gidiyor. En katı kural ise, kim olursa olsun barışgücü askerinin savaşa maruz kalmış başka bir ülke ve halk için canını vermeye hazır olmaması.
Vatan, 22.8.2006
|