Şimdi otuz yedisinde bir delikanlı gibi. Olgunluğa en yakın noktada. Yaşına sığmayanlar başına sığdı ve başıyla dik durarak yaşadı. Doğduğunda borçlu doğmuştu. Eksi bakiye ile hayata başlamıştı. Gönül dostlarının eşlerinin bileklerinden çıkarıp verdikleri bilezikler sermaye olmuştu.
Doğumunu müteakip, çetin bir kış ve zemherir kuvvetinde bir muhtıra yaşadı. Vücut kimyasını ve düşüncesini bozan menfî gelişmelerden etkilenmemek pahasına direndi. Sert manşetler attı.
'Asya Avrupa'ya bağlanıyor' manşeti ile merhaba dedi okuyucularına. Anlamlı bir başlığın, geçmişin derin izlerini taşıyan şuurunu güncellemişti bu başlık. Diyaloğun köprüyle tecessüm eden haline şahitlik edercesine duyurmuştu bu haberi. Sonrasında dergiciliğe attığı adımın adını da 'Köprü' koyarak, kavuşması gereken kıtaların, medeniyetlerin, ırkların, ülkelerin ve farklılıkların köprüsü olacak fikri temellerin papuçlarını inşa ediyordu.
İki yakaya atılmış temellerin ve onun üzerine dikilmiş kolonların, tarihî derinliklerine ankastrelenmiş ve topraktan aldığı direnci, taşıyıcısı olduğu yüklere karşı bir mukavemet sağlayan şuur geçişleri ve gönül bağları ile diyalog hamleleri yapıyordu.
Sağ siyasetin merkez ve demokrat çizgide geniş yelpazede, halkçılara karşı duruşunu hep destekledi. Darbelerin öğüttüğü fikir tozlarından beslenmeye inat, aslî tepkinin en ağır tonuyla ret cephesinde, antidemokratik taarruzlara karşı tavır geliştirdi.
Sağı bölünmüşlükten kurtaracak yetmişli yılların ortak cephe fikrini destekledi. Mukaddesat düşmanlarının darbeci bütün yaklaşımlarına ve ulûfe dağıtıp ideolojileri zehirleyen projelerine, müdakkik nazarla ve teyakkuz halinde bakışla karşı durdu.
12 Eylül İhtilâlinin birinci derecede mağduru oldu. Dört defa ismini değiştirdi. Ancak muhtevasını değiştirmedi. Baskılara, demokratik direncin sınırları içinde her anlamda mukabele etti. Eziyet gördü. Okuyucularını böldüler. Yönetimine el konuldu. Malları gitti. Tesisleri gitti. Ancak ruhu ve mânâsı gitmedi. Dâvâsının mühanikiyetini bozacak hiçbir hareket ve oluşumun içine girmedi.
Toplulaştırılamadı. Genelin parçası yapma sathîliğine ve zahirperestlerin kısa metrajlı faydacı akıllarına itibar etmedi. Masum kaldı. Masumlaştırıldı. Mazlûm kaldı. Mazlûmlaştırıldı. Asla zalimden ve zalimin sempatikleştirilen aldatıcı figürlerinden ve yanıltıcı suretlerinden yana olmadı.
İdrakin İslâmî şuurunu, demokratik bir yaklaşımın meşverete dayalı sistematiği ile kitlesinin sesi ve duâsının tecellisi yaptı. Katılımcı demokrasinin gereklerini kurucusu ile yakaladı.
Az anlaşıldı. Ancak zaman büyütecinde doğrularının tesciline herkes inandı. İslâmın doğru, aracısız, demokratik zeminde ve siyasete alet edilmeden her insana doğru referanslarla ve aklın süzgecinden geçmiş fikirlerle diyalog kurma inancını taşıdı.
Dengenin ve makul duruşun tavizsiz çizgisi oldu. Fırtınalı dönemlerin en çok tepki ve dikkat çeken sesi oldu. Yakın çevresini korkutacak risklere ve hakim güce fikren kafa tutacak cesareti ortaya koydu.
İlkeli aklın tercihi, meşakkatin her türlüsüne ve en önemlisi de ekonomik sıkıntıya düşürürken bile prensipleriyle ve aile içi mutluluğuyla yaşadı. Yalnızlaştırıldı. Gövdesinden koparılan fideler kısa zamanda ağaç olurken, çınar olma farkıyla kavak kıyaslanmayacak bir kabulün iç sancılarını yaşarken bile, yaptığından emindi.
Beşeri eksikliklerini, muhteva derinliğini kurul tabanlı okuyucu kitlesi ile sağlarken, sistemli ve kurumsal adımlarını Risâle-i Nur'un mutfağındaki malzemelerle ikramının kalitesini ve sempatisini yakalamaya çalışıyor.
Doğruları söylemenin 900 köyden kovduran yalnızlığında, misyonunu ifa etmenin görev şuuru ile yaşıyor. Gelişiyor. Yayın çizgisi, kendi içinde bir akademi. Daha da bütünleşerek, ilkeli beraberliklerin ve kalıcı dostlukların takım ruhu içinde altyapısını güçlendirmeye devam ediyor. Yeni yeteneklerin ve yetişmiş kuşağın buluşma frekansı olma özelliğini yaygınlaştırıyor.
Bir idealin yayını denilecekse ve kışını bahar etmiş bir sonuçtan bahsedilecekse, bunun yayın dünyasında bir adresi var. İyi okumalar.
|