Annelerin fıtratında şefkat fedakârlık ve kahramanlık vardır. Bu şefkat ve kahramanlık duygusu ile bir anne evlâdı için kendini ateşe bile atar. Yırtıcı aslana, zehirli yılana yavrusunu sevdiren ve ona baktıran bu şefkat duygusudur.
Elleri soğuk ve sıcağa maruz kalmaktan nasırlaşmış, yer yer çatlamış, oyalı beyaz tülbendinin çevrelediği yüzündeki kırışıklar ıztırap ve çile ile dolu yaşanmış bir ömrün hikâyesini anlatıyordu. Bakışlarından, şefkat ve teslimiyetle dik duruşun verdiği bir kahramanlık okunuyordu. Kısacası, o hiç konuşmasa da giydikleri, bakışları ve tavırlarıyla çok şey anlatıyordu insanlara. Böyle bir annenin anlattıkları beni tâ derinlerden etkilemişti:
"Oğlum Mehmet ilk mektebi bitirdiğinde 'Ben okuyup vatanıma ve dinime hizmet etmek istiyorum' diyordu. Ben de aslında duyduğum her ezanda 'Mehmet de okusa şu ezanlardan' diye duâ ediyordum Allah'a da, ne köyde okutacak okul vardı, ne de bizim onu okumaya yollayacak paramız... Okulların kayıtları başlamıştı ki, şehirde oturan amcası bir gün misafir olarak geldi. Mehmet amcasına; "Ben okumak istiyorum amca" deyince amcasının hoşuna gitmiş o da üzerine düşen vazifeyi yaparak, yanında kalıp, okuması için Mehmet'i Osmaniye'ye götürmeyi teklif etti. Çok sevinmiştik. Oğlum o sabah erkenden kalktı, heyecanla ellerimizi öpüp yola çıktı.
Amcası ile oğlumun kitap defter parasını kıt kanaat de olsa ayarlamıştık, ama cebine harçlık koyamamıştık ve benim bu yüzden her gece uykularım kaçıyordu. Tavukların yumurtasını, süt ve yoğurt satarak tam on lira biriktirdim. Sabahleyin daha gün doğmadan uyanıp, hayvanları sağıp, yemleyip ve evin kahvaltısını hazırlayarak araçla 1 saatte gidilen yolu araba parası vermeyip, 'Mehmet'e ne kadar verirsem kâr' diye düşünerek yürümeye başladım.
Ve hiç mola vermeden doğru imam hatip lisesinin önünde aldım soluğu. Mehmet beni görünce, 'Ana nasıl geldin buralara kadar' diyerek, sarılıp elimi öptü. Mahcup ve sevinçli bir halde harçlığını cebine koyarken; 'Ana niye sefil oldun, ne gerek vardı? Zahmet etmişsin' dedi.
Oğlum mezun oluncaya kadar bu böyle sürüp gitti…"
Gayretleri ve çabaları karşılıksız kalmamış ve hayalleri gerçekleşmişti Sultan Ananın.. Bunları ondan dinlerken henüz anne değildim. Ama o şefkat ve eşsiz annelik duygusunu sanki sindirmiştim içime. Sultan Ana benim kayınvalidemdi. O eşsiz ruha sahip anneye gelin evlât olmak farklı bir cihet almıştı benim için. Bilindik gelin kaynana muhabbetleri birden bizim üzerimizden silinmişti. Onunla ana kız oluvermiştik. Hatta onun büyüklüğü altında eziliyor ve daha iyi olabilmek için gayret gösteriyordum. Ve bu gayret de bizi ana kızdan da öte bir yakınlığa götürmüştü.
Şimdilerde kendi çocuklarım sabah okula giderken bazen rehavet çöker, kahvaltı hazırlamak zor gelir bana. O an kayınvalidemin yürüdüğü yollar gelir aklıma, kendimden utanır, ne kadar hasta ya da yorgun olursam olayım hemen kalkarım..
O, benim hayatımda çok önemli dönüm noktaları oluşturan bir kadındı. Onun hayata karşı şevki ve azmi bana her zaman örnek teşkil etmiştir...
Ruhu şâd, mekânı cennet olsun inşallah....
|